Başlığa bakıp gülenler de olacaktır, yazının içinde çapanoğlu arayanlar da…
Bir zamanlar kürsüye fırlayan siyasinin “Kayseri’ ye deniz getireceğim” vaadiyle ilgili bir şeyler anlatacağımı sananlar da çıkabilir.
Oysa yazıyı sonuna kadar sabırla okursanız; kurguya dayalı fanteziden çok öte, ete kemiğe bürünmüş ve sadece yapım ihalesini, daha doğru ifadeyle siyasi iradenin düğmeye basmasını bekleyen güzergahı belirlenmiş bir projeden söz ettiğimi anlayacaksınız.
Gaziantep’in arayışları; Mersin limanının özelleştirilmesiyle katmerlenen sorunların girdi maliyetlerini içinden çıkılmaz boyutlara taşımasıyla başladı.
Mersin limanında özelleştirmeden önce 50 dolara mal olan bir kontaynerin tahmil, tahliye ücreti yeni ve biran önce koyduğunu almak isteyen yeni işletmeci eliyle ilk etapta 80 ardından 120 dolarlara fırlayıp ta, ipin ucu kaçınca Antep’ in güçlü kent lobisi alternatif bir takım çözümler aramayı kendine iş edindi.
Kafa yorulan basit soru şuydu: Aşılmaz Amanos dağlarını dolanıp yolu yaklaşık 100 km uzatan mevcut güzergahı izleyerek Mersin yerine İskenderun limanına ulaşmak mesafeyi kısaltmadığına göre acaba bu Amanos dağlarını geçmenin başka bir yolu olamaz mıydı?
Günümüzde dağları delip tünellerle aşmak Ferhat’ a özgü bir sevda çılgınlığı olmaktan çıkıp teknoloji sayesinde artık mümkün hale geldiğine göre, Amanosları göbeğinden delip denize ulaşmak ta erişilmez hayalden gerçeğe dönüştürülebilirdi.
 AK Parti iktidarıyla gücüne güç katan Antep lobisi yanına kaderi bu projeyle değişecek Hatay’ ın kurum/kuruluşlarını da alıp projeyi anlatmaya,  tüm kapıları çalmaya başladı.
Mersin pek farkında değildi ama 2007’ de özelleştirilen Mersin limanında sözleşmenin “ilk 5 yıl zam yapılmaz” hükmüyle alay eden işletmeci ve onun tarifesini denetlemekle yükümlü olmasına rağmen izlemekle yetinen kamu otoritesi sayesinde hizmet fiyatları öylesine uçmaya başlamıştı ki, Antep ağlama yerine alternatif projeyle çıktı sahneye.
2011 seçimlerinde Antep ve Hatay’ a AK Parti vaatleri arasında anlatacağım projenin özel yeri vardı.
Gerçekten de kısa zamanda ön adımlar atıldı. Örneğin işe aklı erenlerin dışında kimsenin dikkatini çekmeyen “Dörtyol-Hassa yolu etüt ve proje danışmanlık hizmeti alım ihalesi” Şubat 2013’ te yapıldı.
2 yıl süren etüdün sonunda proje bu yıl tamamlanarak ısmarlayan otoriteye teslim edildi.
Güzergahı belirleyen projenin tamamlanmasıyla sıra Amanos dağlarını kalbinden delip Akdeniz’i Hassa-Kilis üzerinden Gaziantep’ e bağlayacak tünel ağırlıklı yolun yapımına geldi.
Bugün Gaziantep her türlü deniz yolu operasyonunu ağırlıklı olarak Mersin, zorunlu hallerde de İskenderun üzerinden yapıyor.
Antep’ ten yüklenen ihraç emtiasının Mersin’ den gemiye yüklenmesi veya Antep sanayicisinin yurt dışından gelen ham maddesini Antep’ e götürmesi için kat etmesi gereken mesafe 300 km…
Oysa Antep-Hassa 65 km…
Projelendirilen yol hayata geçirildiği gün Hassa-Dörtyol civarında ulaşılacak rıhtım uzaklığı 27 km…
Hassa-Payas limanı ise 30 km…
Bunun için yapılması gereken tüm yatırım 15 km uzunlukta 4 tünel ve toplam 1 km civarındaki 5 köprü ile 6 viyadük inşası…
Tahmini yatırım tutarı günümüz kurlarıyla yaklaşık 300 milyon dolar…
Getirecekleri ve sırf akaryakıttan sağlayacağı tasarruf göz önüne alındığında kendisini birkaç yıl içinde amorti edecek ve dilimize artık yerleşen tarifiyle gerçekten “çılgın proje” işte bu…
Bu projenin tamamlanması ne mi demek?
Gaziantep 100 km ötesinde limana sahip olacak, yetmez mi?
Sadece Gaziantep değil, çevresindeki Maraş, Urfa ve ipekyolu üzerinde kalan tüm iller, doğu ve güneydoğunun tamamı ile Irak’ a giden ve oralardan ülke dışına çıkacak tüm yüklerin yolu yaklaşık 200 km kısalacak.
Tek başına Gaziantep’ in yıllık ihracatı bugün 7 milyar dolar civarında ve 2023 tahmini 30 milyar dolar. Bugün bile rekabeti belirleyen maliyet hesabında en zorlandığı girdi, limana giden ve gelen malların üzerine binen büyük yük.
Sadece bu da değil…
İskenderun-Dörtyol arası, sahille dağ arasında sıkışıp kalmış yatırım için bir dönüm yerin zor bulunduğu bir bölge.
Oysa dağın arka yüzü yani Hassa-İslahiye-Kilis arasında akıllara ziyan ve yatırım bekleyen devasa bir bölge var. Ve Antep lobisi limanla yetinme yerine Kilis-Hassa arasında hazineye ait volkanik (leçelik) arazi üzerinde 40 bin dönümlük organize sanayi bölgesi kurmak için şimdiden kolları sıvamış durumda.
Hayaliyle bile heyecanlanmaları boşuna değil. Hassa’ nın tünellerle denize kavuşmasıyla limandan 30-35 km uzaklıkta üzerinde otun bitmediği çorak arazi üzerinde yepyeni bir kent doğacak.
Peki Gaziantep bu “çılgın projeyi” hayata geçirirse ne olur?
Elbet dünyanın sonu değil, üstelik tekel konumuyla her gün biraz daha çile çektiren mevcut Mersin limanını da rekabetçiliğiyle terbiye edeceği düşünülürse haklı olarak “iyi bile olur” diyenleri duyar gibiyim.
Ama kazın ayağı pek öyle değil…
Ciddi verilere dayalı projeksiyonlara göre bugün Mersin liman hizmetlerinin %60’ ını yukarıda anlattığım doğu, güneydoğu ve Irak’ a kadar uzanan bölge alıyor.
Mersin limanında doğacak böylesi bir kapasite eksiği olduğu gibi kente yansıyacak.
Yıllardır bana kentini tanımla diyenlere “Mersin dediğin, bir limandır aslında” diye cevap vermem boşuna değil. 
Gerçekten limanı çıkarın bu kentten geriye ne kalır?
Sorunun cevabı tüm gelişimini son 150 yıla sığdıran ve 1860’ ların kuş uçmaz, kervan geçmez göçebe köyünden dünyanın çok stratejik noktasında Mersin yaratan dinamikte saklı…
Ve o dinamik limanla başlayıp limanla biten bir öyküden ibaret...