Hasan Arslan, bir sevda olarak başladığı Osmanlı yayının yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da yoğun ilgi gördüğünü belirterek, "İlk olarak Tarsus’ta kısıtlı imkanlarla küçük bir atölyede ürettiğim yayları Almanya ve İngiltere’ye gönderdim. Hali hazırda Endonezya ve Malezya siparişlerini yetiştirmeye çalışıyorum. Neden bu işlere el attığımızın cevabı ise, ecdadımızın bıraktığı izleri tüm insanlık adına takip etmemiz gerektiği hakikatinin içinde yatıyor" dedi.
Unutulmaya yüz tutan mesleği icra etmekten mutlu olduğunu ifade eden Arslan, "Kısa zaman sonra bu şuurun sevk ettiği kişilerin büyük bir yığın halini almış olduğunu gördüm. Kısa zaman diyorum maalesef 1700’lü yıllarda devletlerin savunma alanında ateşli silahlara geçişi ile birlikte dünyanın ilk ve en uzun süre kullanılan silahı ok ve yay, heleki bizim coğrafyamızda çok çabuk unutulmuş. Cumhuriyetin ilk yıllarında sportif faaliyet olarak devam etse de ok ve yay üretecek malzeme bulunamaz olduğundan bir zaman sonra terk edilerek tamamen unutulmuş" diye konuştu.
Osmanlının her yönüyle mükemmelliği, yaptığı her nesnede önce işlevselliği sonrasında ise sanatı ele aldığını ifade eden Arslan, "Böyle bir medeniyetin ürettiği silah da, benzerlerinin arasında zirveyi yakalamış. Teknik detaylara girmek istemiyorum ama, Osmanlı yayının mükemmelliğini ve ulaşılamaz olduğunu tüm dünya kabul ve itiraf eder. Her milletin kendi adını taşıyan özgün formlarda yay modelleri vardır. Mesela Kırım-Tatar, İskit, Babür, Pers, Çin ve Kore boynuz (mürekkep-bileşik) yaylar bunlardan bazıları" dedi.

"Kulübümüzü okçuluk kulüpleri arasında saygın bir yere taşımayı başardık"

Ürettiği yayların birçok birinciliği olduğunu altını çizen Arslan, şöyle devam etti: 

"2015 yılı içerisinde, kaybettiğimiz hazinenin tekrar ortaya çıkabilmesi ve sonraki nesillere aktarılabilmesi adına ben ne yapabilirim derdi ile kolları sıvadım. Kısıtlı imkanlarla lamine Osmanlı yayını yapmayı başardım. Evvela yaptığım yayları Tarsusumuzda bulunan, birkaç gönlü yanık dostumuz ile küçük bir ağaç fidanının altında kurduğumuz, Tarsus Kutalmışoğlu Geleneksel ve Atlı Okçuluk Kulübü çatısı altında dostlarımız ile gözyaşları içerisinde denedik. Şimdilerde o fidan ağaç oldu haliyle. Belediye Başkanımız Şevket Can bize destek oldu. Kulübümüzü Türkiye genelinde bulunan geleneksel okçuluk kulüpleri arasında saygın bir yere taşımayı başardık. Bu başarıları elde ettiğimiz müsabakalarda, kendi ürettiğim yayları da tanıtma fırsatı buldum. Zira dünyaca çok meşhur olan Osmanlı yaylarını bir Osmanlı evladı, bir Türk yapmalıydı. Şavhat marka yayımız 20 Ağustos 2017 tarihinde Kütahya’da düzenlenen Ata Sporları müsabakalarında, kulüp üyemiz Ömer Çağlayan'ın kullanımında limitli menzil koşusunda 375,5 metre ile sporcumuza Türkiye birinciliğini kazandırdı. Kısa bir zaman sonra Polonya’da gerçekleştirilen uluslararası bir müsabakada Okçular Vakfı sporcularından Selman Alpak kullanımında limitli menzil koşusunda 340 metre ile sporcusuna birincilik yaşattı."

"Yurt dışında da yoğun ilgi gördü ve talepler gelmeye başladı"

Bir gönül yarası olarak evinin bir bölümünde başladığı geleneksel Osmanlı ve Asya yayları imalatını, bu başarılardan sonra gelen talepler üzerine bir atölye ortamına taşıdığını anlatan Arslan, "Tabi bu başarılar ülkemizde olduğu gibi yurt dışında da yoğun ilgi gördü ve talepler gelmeye başladı. İlk olarak Tarsus’ta kısıtlı imkanlarla küçük bir atölyede ürettiğim yayları Almanya ve İngiltere’ye gönderdim. Halihazırda Endonezya ve Malezya siparişlerini yetiştirmeye çalışıyorum. Neden bu işlere el attığımızın cevabı ise ecdadımızın bıraktığı izleri tüm insanlık adına takip etmemiz gerektiği hakikatinin içinde yatıyor. Endonezya Okçuluk Federasyonu Başkanı geçtiğimiz günlerde Tarsus’a geldi ve atölyemizde bizi ziyaret etti. Kardeşimin gözlerimi yaşartan ifadelerini olduğu gibi aktarıyorum. Biz geleneksel okçuluğu sünnet niyeti ile yapıyoruz ve Türk yayı kullanıyoruz. Madem tercihen Türk yayı kullanıyoruz; o vakit bu yayları da bir Türk yapmalı. Biz ülkemize ürettiğiniz yayları götürürken hayranı olduğumuz dedelerinizin ticaret ahlakını da götürmek istiyoruz" diye konuştu.

Editör: Barış Köksal