Prof. Dr. Ergene, yaptığı açıklamada, bu yıl deniz kaplumbağaları tarafından ısırılma vakalarının çok olduğunu söyledi. Bu durumun normal olmadığını vurgulayan Ergene, “Çünkü deniz kaplumbağaları denizal canlılar ve karaya sadece yumurta bırakmak için çıkıyorlar ve sadece üreme zamanlarında kıyılara yaklaşıyorlar. Bu da mayıs ile eylül ayı arasında söz konusu oluyor. Isırma vakaları söz konusu oldu. Bu yıl birçok yerde oldu. Sürekli dile getirildi, gazeteler, televizyonlar verdi. Ancak bu kadar sık değildi aslında. Bir iki kişiyi ısırdı, bu gerçek. Fakat bu ısırma vakalarında insanların da kabahati fazlaydı. Çok sık dile getirildi ve kaplumbağalar bir canavar gibi gösterilmeye çalışıldı. Hatta gazete manşetlerinde, bir canavar doğuyor, katil carettalar gibi başlıklar atıldı. Kaplumbağaların böyle amacı, böyle bir hedefi söz konusu değildir. Çünkü kaplumbağaların hedefinde insan yoktur” diye konuştu.

“İnsanların davranışları hayvanı rahatsız ettiği için onlar da kendilerini savunuyorlar”

İnsanların yanlış uygulamalarının bu sonuca yol açtığının altını çizen Ergene, “İnsanlar kaplumbağaları elle besliyorlar, balık atıyorlar, yemek atıyorlar. Bunu özellikle turistik bölgelerde sıkça yapıyorlar ki bunu bir gösteriye döndürüyorlar. Orada turistlere kaplumbağaları göstermek için insanlar kaplumbağaların bulunmasından hoşnut oluyorlar. Fakat turistik cazibe amaçlı kullanılan bu gösteri tam tersine işlev görüyor. Çünkü hayvanla besin almak için geldikleri yerde insanlar paniğe kapılıyorlar, kaplumbağaya zarar vermeye çalışıyorlar, kaplumbağa da doğal olarak kendisini savunuyor. Çünkü o bir yaban hayat hayvanı. O yüzden elle beslemelere alışkın değil. O hayvanın kendi besinini kendisi bulması gerekiyor. Eğer siz doğada rast gele ona rastlarsanız o zaman görmeniz gerekiyor. Gösteri yapmak için bu hayvanı çekip, kullanıp ondan sonra da hayvan size zarar verdiği zaman onu bir canavar gibi göstermek doğru bir davranış şekli değil. Özellikle bu elle beslemelerde insan ile besini özleştiriyor hayvan. Dolayısıyla insanın olduğu yerde besinin olduğunu düşünüyor. İnsanın olduğu yerde besin olunca da hayvan yaklaşıp o besini alma gibi bir davranış tarzı geliştiriyor. Tabi sadece bu da değil. İnsanlar fotoğraf çektirmek istiyorlar. Gidip hayvanı yakalayıp, tutarsanız hayvanda kendisini savunacaktır. İnsanları davranışları hayvanları rahatsız ettiği için onlarda kendilerini savunmak durumunda kalıyorlar. Aslında burada kaplumbağa ile insan arasındaki ilişki biraz karışık bir hal almış durumda. Biz hayvanları kendi alanlarında rahatsız ediyoruz. Çünkü deniz onların alanı, onların yaşadığı bölge” dedi.

“Hayvanların doğasını bozmayalım”

Hazır besinin hayvanların yaşayış tarzını da değiştirdiğini belirten Ergene, “Normalde bu hayvanlar göçebe hayvanlar ancak hazır besine alıştığı zaman bu hayvan oradan gitmiyor. Normalde yumurtasını bıraktıktan sonra bu hayvanlar başka yerlere giderler ancak bu yanlış uygulanan yöntemden dolayı hayvan bir yere gitmiyor. Eğer biz bir şeyler yapıyorsak bunun da bir bedeli var. Maalesef burada bazı insanlar zarar görmüş oluyor. Tabi her ısırma vakası da kaplumbağa ısırma vakası değildir. Bazıları balık ısırması oluyor, bazıları farklı hayvanlar tarafından ısırılmış oluyor. Kaplumbağa dev boyutlu bir canlı olduğu için insanlar dev bir canlı tarafından ısırıldıklarını düşünüyorlar. Olaylar biraz abartılıyor. Ortaya sanki bir canavar varmış gibi senaryo çıkıyor. Böyle bir senaryo yok. Kaplumbağalar son derece uyumlu ve masum hayvanlardır. Saldırgan özellikleri yoktur. Saldırı ancak kendilerine saldırı yapıldığında söz konusu olabilir. Bu da her canlının doğasında olan bir şeydir. O yüzden lütfen hayvanların doğasını bozmayalım. Hayvanların doğasıyla oynamayalım. Bırakalım onlar kendi besinlerini kendi doğasında bulsunlar, yesinler. Eğer biz gerçekten bir doğaseversek, doğa dostuysak bu hayvanlara kendi ortamlarında denk gelirsek görelim onları o zaman uzaktan sevelim. Yaban hayatta yaşayan hayvanları yakından sevmek söz konusu değildir. Kaplumbağaları beslemeyelim sadece uzaktan sevelim” ifadelerini kullandı.
Bu canlıların önemli bir de özelliği olduğuna dikkat çeken Ergene, “Bu canlılar akciğerli canlılardır. Suyun yüzeyine çıkıyorlar ve nefes alıp suya geri giriyorlar. Genelde insanların yoğun olduğu bir bölgede hayvan nefes almak için yukarı çıkıyorsa birden dev boyutlu bir hayvanla karşılaşıyor insanlar ve baktıklarında hızla oradan uzaklaşmaya çalışıyorlar, tekmeliyorlar, hayvana zarar vermeye çalışıyorlar. Bu sırada da problemler olabiliyor. Hatta hayvanın üzerine çıkmaya çalışanlar bile oluyor. Yani ayaklarıyla üzerine çıkıp onunla seyahat etmek gibi bir hayalleri var insanlarımızın. Bunlarda doğru davranışlar değildir. Bu tip davranışlardan kaçınırsak kaplumbağa bize asla zarar vermek, birlikte yaşamayı öğrenebiliriz” şeklinde konuştu.
Editör: Barış Köksal