Kök hücre ile ilgili açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Anıl Tombak, kendini yenileme potansiyeli olan kök hücrenin, kendisini yenileyip ikizini oluşturabildiğini belirtiyor. Kök hücrelerin kendi kendini yenileyebildiği gibi farklı dokulara da dönüşebildiğini kaydeden Tombak, "Örneğin, bir yerimiz kanadığı zaman yaranın pıhtılaşıp kapanması da yine kök hücre sayesinde oluyor. Kemik iliğinden kan hücreleri, bağışıklık sisteminin hücreleri, doku hücreleri bu kök hücreden yapılmış oluyor. Kök hücreden farklı dokular oluşabiliyor. Bir nevi ölümsüzlük kazanmış gibi diyebiliriz. Bizim kemik iliğimizde de bu kök hücreler bulunuyor ve kemik iliğinden kan hücrelerimiz yani bağışıklık sistemimizin savunma hücreleri olan nötrofiller, lenfositler ve benzeri bu kök hücreden yapılıyor. Dolayısıyla çok çok önemli fonksiyonları var. Kök hücre deyince herkesin aklına kemik iliği geliyor. Ama kök hücre sadece kemik iliğinde değil kalbimizde, cildimizde, yağ dokuda, karaciğerde yani vücudumuzun her yerinde bulunuyor. Kök hücreler vücudumuzun neresinde bir zedelenme veya onarım ihtiyacı varsa, oraya giderek gereken hücre tipine dönüyor ve hasarı onarıyor. Hangi tip hücre ve dokuya ihtiyaç varsa ona dönüşebildikleri için kök hücreler kalp krizi geçirende kalbe, karaciğer hasarı olanda karaciğere, kemiği kırılan da kırık hattına giderek gerekli tamiratı yapabiliyor” diye konuştu.

"Kök hücre tedavisinin gelişimi umut verici"

Dünyada 1940’lı yıllardan bu yana araştırmalar sürdürülen kök hücre tedavisinin Türkiye'de ilk olarak 1978 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde kemik iliği nakliyle uygulandığının altını çizen Tombak “Son dönemlerde Kızılay ve Sağlık Bakanlığı tarafından ortak bir proje geliştirildi. Kısa adı TÜRKÖK olan Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi, iki buçuk yıldan bu yana gönüllülük esasıyla çalışmalar yürütüyor. Merkezde, 200 binin üzerinde gönüllünün olduğu ve 250’nin üzerinde nakil yapıldığı belirtiliyor. Günümüzde birçok şehirde artan kök hücre tedavisinin gelişimi umut verici. Kan hastalıkları, kök hücrelerin yaygın kullanıldığı alanların başında geliyor. Özellikle kan kanseri ve genetik bozukluklara bağlı anemilerin neden olduğu kemik iliğinin işlevsel olmadığı durumlarda kök hücreler, hayat kurtarıcı işlev üstleniyor. Kemik iliğinin onarımında, yeniden kan üretimi yapabilecek duruma getirilmesinde kök hücreyle çok yüksek bir başarı elde ediliyor. Kök hücre tedavisi denince en başta hemotolojik hastalıklar aklımıza geliyor. Ama son yıllarda sadece kemik iliği nakli değil birçok dokuda da kök hücre kullanımı ile ilişkili tedaviler konuşuluyor" şeklinde konuştu.

"Kök hücre vücutta en fazla anne karnındaki bebeklik döneminde oluyor"

Kök hücrenin vücutta en fazla olduğu zamanın anne karnındaki bebeklik döneminde olduğu daha sonra yaşlandıkça sayısının azaldığını dile getiren Tombak, kök hücrelerin değişik tiplerde olmak üzere göbek kordonundan, çevresel kandan ve kemik iliğinden elde edilebildiğini ifada etti. Tombak, bebeğin plasentaya bağlanan anneyle gıda alışverişini sağlayan kordon kanından kök hücrelerin toplanıp kullanıldığını söyledi. Kemik iliğinin kuyruk sokumuna yakın yerden alındıktan sonra bir daha verilemeyeceğine inananlar olduğuna değinen Tombak, "Kemik iliği nakli kişinin kendisine kendi kök hücrelerinin toplanmasıyla yapılabiliyor. Örneğin, kemik iliğinin bir çeşit kötü huylu hastalığı olan multiple miyelom adlı bir hastalık var. Bunun tedavisinde bazı vakalara kendisinden kök hücreleri toplayıp tekrar vakaya damardan veriyoruz. Kendisinden kök hücrelerini toplayıp yine aynı hastaya naklettiğimiz bu işleme otolog kemik iliği nakli diyoruz. Bunu yaparken önce bazı ilaçlar vererek hastanın hastalığını kontrol altına alıyoruz. Hastalığı kontrol altına aldıktan sonra hastanın kendi kanından kök hücrelerini topluyoruz. Hastaya bazı ilaçlar vererek, kemik iliğindeki kök hücrelerinin kan dolaşımına geçmesini sağlıyoruz. Kan dolaşımına geçen o kök hücreleri aferez denilen özel bir cihazla topluyoruz. Aferez cihazı kişinin kendi kök hücrelerini topluyor. Kök hücreler, aynı kırmızı kan gibi bir torbanın içinde birikiyor ve onları donduruyoruz. Kök hücrelerini topladıktan sonra hastaya vücudundaki kötü hücreleri iyice öldürmek için çok yüksek doz kemoterapi ilaçları veriyoruz. Ama verdiğimiz yüksek doz ilaçlar kötü hücrelerini, kanser hücrelerini ortadan kaldırıyor ama bir yandan kendi hücrelerini de ortadan kaldırıyor. Kendi kök hücrelerine de zarar veriyor. Kendi kemik iliğine de zarar veriyor. Sonra biz tekrar kemik iliği çalışsın, bağışıklık sistemi hücreleri üretilsin, kan hücreleri tekrar oluşsun diye o topladığımız ve bir tarafta sakladığımız o kök hücrelerini aynı kan takar gibi kolundan takıyoruz. Sonra onlar kemik iliğine tekrar yerleşiyor ve tekrardan kan üretmeye başlıyorlar. Bu aşağı yukarı 10 ile 15 gün arası bir süreç oluyor. Sonra kemik iliği çalışmaya başlıyor. Eğer biz işte kemik iliğini toplayıp hastaya vermezsek o verdiğimiz çok yüksek kemoterapi ilaçları hastanın hayatına mal olabilir. Çünkü bu sefer kendi hücrelerini de öldürüyor. Tekrar o topladığımız kök hücrelerini veriyoruz ki kanını, dolaşım sistemi hücrelerini, pıhtılaşma hücrelerini yeniden üretsin" dedi.

"Sağlıklı herkes bağışçı olabilir"

Bir başkasından yapılan kemik iliği nakli olan allojenik kök hücre nakli konusunda da bilgi veren Tombak, "Kan tahliliyle dokularına bakılan hastanın birinci derece yakınlarından ya da bazen uyumlu doku denk geldiğinde yabancı birinden kemik iliği nakli yapılabiliyor. Ama başkasından verildiği zaman T-lenfositler denilen özel hücre grupları aynı zamanda tümör hücrelerini de öldürmek için savaşıyorlar. Kök hücre başkasından verildiği zaman T-lenfositler, tümör hücrelerini öldürüyorlar aynı zamanda. Hem kemoterapinin etkisinden faydalanıyoruz, hem de başkasından verildiği zaman o kök hücrelerin içinde T-lenfositler olduğu için kişinin vücudunda kalmış olan kötü hücrelerini, kanser hücrelerini öldürmek için savaşıyorlar. Sağlıklı herkes bağışçı olabilir. Ne kadar çok bağışçı olursa, kemik iliği yapılacak hastalara uygun kemik iliği bulma ihtimalimiz o kadar artar. Bankada ne kadar çok kişinin bilgisi olursa o kadar olasılığımız artacak; hayat kurtarma ihtimalimiz o kadar fazla olacaktır" diye konuştu.
Editör: Barış Köksal