'Meyve Üretimi ve İhracatında Az Sayıda Ürüne Bağımlıyız'

Dünya pazarına girerek daha fazla talep gören meyve türlerine yönelerek ürün deseninin artırılması gerektiğini vurgulayan Özdemir, ‘Ancak bu rakam ürün bazında incelendiğinde kentimizin çok sınırlı sayıda ürüne bağlı kaldığı görülmektedir. Mersin'in meyve üretiminin yüzde 46'sını sadece narenciye oluşturmaktadır. Bu oran muz, çilek ve üzüm ile birlikte yüzde 76 düzeyine yükselmektedir.

Sınırlı sayıda ürüne bağlılık oranına ihracat açısından bakıldığında ise tek bir ürün grubu ön plandadır. Narenciye, Mersin’in 1.2 milyar dolarlık tarım-gıda ihracatının yüzde 30’unu, 1.7 milyar dolarlık toplam ihracatının ise yüzde 21'ini oluşturmaktadır.

Bu bağlamda tarım ve gıda sektörü açısından izlenecek politikaları az sayıda ürüne bağımlılığı azaltacak doğrultuda kurgulamamız gerektiği kanaatindeyim. Öncelikle, sahip olduğumuz coğrafyanın temel özelliklerini iyi analiz etmeliyiz. Sonraki aşamada ise dünya pazarlarında giderek daha fazla talep gören meyve türlerini esas alarak ürün desenimizi genişletmeli ve değiştirmeliyiz. Böylece pazar çeşitliliğimizi de artırmayı hedeflemeliyiz’ dedi.

‘31 Milyar Dolarlık Pazardan Pay Alamıyoruz’ diyen Özdemir, ‘Bu hedefe ulaşılması açısından özellikle tropikal ve sub-tropikal ürünlerin büyük önem arz ettiğini düşünüyorum. Muz, avokado, mango, kivi, ananas, papaya gibi ürünler dünya pazarlarında her geçen gün çok daha fazla talep görüyor. Saydığım bu ürünler için dünya genelinde 31 milyar dolarlık bir pazar söz konusu. Yani ülkemizin toplam tarım-gıda ihracatının yaklaşık iki katı. Bu pazardan aldığımız pay ise on binde 1.5 bile değil. Yani, yok denecek kadar az.

Ayrıca bu ürünlerden elde edilen ton başına ihracat geliri ülkemizin ihraç ettiği bir çok meyve türüne göre çok daha fazla. Örneğin bu rakam avokado için 2.300, kivi için 1.800, mango için 1.300 ve papaya için 860 dolar düzeyinde.

Avrupa Pazarının En Önemli Tedarikçisi Olabiliriz

Tropikal ve sub-tropikal ürünlerde Türkiye'nin en önemli avantajlarından biri ise coğrafi konumu. Çünkü bahsetmiş olduğum ürünlerin toplam üretiminin yüzde 50'si Asya, yüzde 26'sı Amerika ve yüzde 23'ü ise Afrika kıtasında gerçekleşiyor. Bu ülkelerin en önemli ihraç pazarı ise Avrupa Birliği ülkeleri. Toplam talebin ortalama yüzde 40'lık bölümü bu ülkelerden oluşuyor. Dolayısıyla, ülkemizin Avrupa’ya çok yakın olması nedeniyle bu pazarın en önemli tedarikçisi olabiliriz.

İhracat Potansiyelimize Önemli Katkı Sağlayacaktır

Her alanda olduğu gibi tarım ve gıda sektöründe de dünya genelinde tüketici tercihleri ve tüketim alışkanlıkları hızlı bir şekilde değişiyor. Bu değişimi iyi analiz etmemiz, hem kent olarak hem de ülke olarak geleceğe dönük politikalarımızı bugünden şekillendirmemiz gerektiği kanısındayım.

Bu bağlamda tropikal ve sub-tropikal meyveler için çalışmalara şimdiden başlamalı ve üretimden tüketime kadar olan zincirin her bir halkasını en doğru şekilde oluşturmalıyız. Bu süreci başta Tarım ve Orman Bakanlığımız olmak üzere üniversitelerimiz, araştırma enstitülerimiz, İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüz, Ziraat Odalarımız gibi sektörümüzün önemli temsilcilerinin katkılarıyla gerçekleştirebileceğimiz kanaatindeyim.

Muz, avokado, mango, kivi, ananas, papaya gibi ürünlerin yetiştiriciliği doğru planlanarak desteklenirse hem üreticilerimize hem de yeni pazar kapıları açmak yoluyla ihracat potansiyelimize önemli yarar sağlayacaktır. Aksi taktirde, bugüne kadar süregelen ürün deseni ve üretim alışkanlıklarımız ile dünya pazarlarında rekabetçi gücümüz sürdürülebilir olmayacaktır’ ifadelerini kullandı.

Editör: Barış Köksal