Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi’nde gerçekleşen panele, Üniversitelerarası Kurul Başkanı ve MEÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı, rektör yardımcıları Prof. Dr. Ali Kaya, Prof. Dr. Hakan Arslan ve Prof. Dr. Mehmet İsmail Yağcı, Genel Sekreter Vedat Güngör, rektör danışmanları Doç. Dr. Erol Yaşar ve Yrd. Doç. Dr. Berat Barış Buldum ile çok sayıda akademik ve idari personel katıldı. Panelin konuşmacıları, Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim elemanları Prof. Dr. Şerife Yorulmaz, araştırma görevlisi Dr. Filiz Yaşar Keskin ve Okt. Şekip Alpsoy oldu.

‘İktidarı Ele Geçirme Yöntemi Olarak Darbenin Kısa Tarihi’ konusunda bilgi aktaran Prof. Dr. Şerife Yorulmaz, "Darbe, siyasal anlamda, iktidara zorla el koymak veya siyasal rejimi zorla değiştirmek anlamına gelir. Ordu tarafından yapılırsa askeri darbe olur. Sivil kökenli bir siyasal hareket veya bir siyasal parti tarafından yapılırsa sivil darbe olur. Her başarılı darbe, kendi hukukunu ve dolayısıyla kendi meşruiyetini kendisi oluşturur. Her başarısız darbe girişimi, yıkmaya çalıştığı düzen tarafından gayri meşru ilan edilir ve cezalandırılır" dedi.

Tarihte yaşanan darbelerin nedenleri ve etkileri üzerinde duran Yorulmaz, “Yaklaşık 40 yıl sürdüğü belirtilen bu sürecin sonunda, 15 temmuz 2016’da darbede kullanılmak amacıyla orduya sızılmış ve darbe girişiminde emir-komuta ilişkisi bozulmuştur. FETÖ'cü olmayan TSK’lılar darbeye karşı çıkmış, mücadele etmiş, çatışmalar yaşanmıştır. Ömer Halis Demir ve komutanı bu durumun sembolü olmuştur” şeklinde konuştu.

‘Türk Siyasal Hayatında Darbeler ve Askeri Vesayet: 27 Mayıs 1960 Darbesi’ hakkında konuşan Dr. Filiz Yaşar Keskin de darbelerin, Türkiye’nin siyasal hayatını önemli bir biçimde etkilediğini ve yakın dönem tarihine damga vurduğunu kaydetti. Keskin, "Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana, ülkemizde demokrasileşme sürecini kesintiye uğratan birçok antidemokratik uygulama olmuştur.

Baskı kurarak, zor kullanarak ya da başka hukuk dışı yollarla millet iradesine dayalı hükümetleri devirmek isteyenler, demokrasimizin tarihine birer kara leke olarak geçmiştir. 1960 yılında yaşanan darbe sonrasında kurulan Milli Birlik Komitesi (MBK), içlerinde 235 generalin de olduğu 4 bini aşkın subayı emekliye ayırdı. Ardından 147 öğretim üyesi üniversiteden uzaklaştırıldı. Buna ek olarak 520 hakim ve yargıç görevden alındı. İçlerinde Cumhurbaşkanı ve başbakanın da bulunduğu 15 kişiye idam kararı verildi. MBK, Başbakan Adnan Menderes’in, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamını onayladı” ifadelerini kullandı.

Okt. Şekip Alpsoy ise ‘12 Eylül 1980 Darbesi ve Türkiye’ye Etkileri’ başlıklı konuşmasında darbenin siyasi istikrarsızlık, siyasetin ve siyasetçinin çözüm üretememesi, sağ-sol terörü, ekonomik bunalım gibi nedenleri olduğunun altını çizdi. Alpsoy, "Genelkurmay başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Cilasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) ülke yönetimine el koydu.

TBMM kapatıldı, hükümetin, siyasi partilerin ve sendikaların görevi sona erdi. MGK tarafından hazırlatılan Anayasa 6 Kasım 1982’de halkoyuna sunuldu. Halk bu anayasaya yüzde 91.27 evet, yüzde 8.63 hayır oyu verdi. Yeni anayasa ile Kenan Evren Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri arttırıldı. Anayasanın başlangıç bölümü ile darbe meşrulaştırıldı. Anayasanın geçici 15. maddesi ile darbecilerin yaptıkları anayasaya uygun hale getirildi" dedi.

Alpsoy, darbenin sonuçlarında merkezileştirici, kısıtlayıcı bir yönetim sistemi oluşturulduğunu, ordunun ülke yönetimindeki baskısının devam ettiğini ve tek tip ve düşüncede insan yetiştirmek için eğitim sistemi düzenlendiğini kaydetti. Alpsoy ayrıca darbeyle üretmeden tüketen bir ülke konumuna gelindiğini, getirilen düzenlemelerle toplum depolitize edildiğini, Atatürk ve Atatürkçülük’ün anlamından ve amaçlarından uzaklaştırıldığını vurguladı.
 

Editör: Barış Köksal