Ankara ve İzmir Barosu yöneticilerinin görevlerini kötüye kullandıklarını ifade eden Doğan'ın açıklamaları şu şekilde;

633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 1. maddesi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevlerini bildirmiş olup, bu kanun uyarınca din konusunda toplumu aydınlatmak görevi Diyanet İşleri Başkanlığı’na tevdi edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ, 24.04.2020 tarihli cuma hutbesinde “Kötülüklere Karşı Topyekün Mücadele” mesajı vermiş olup, Diyanet İşleri Başkanı olması hasebiyle de İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları hakkında kanunen kendisine ihdas edilmiş olan toplumu aydınlatma görevini yerine getirmiştir. Bu konuşma üzerine Ankara Barosu, 26.04.2020 tarihli kamuoyu açıklamasında, Diyanet İşleri Başkanı’nı halkın bir kesimini nefretle aşağılayıp, kitlelere hedef göstermekle itham etmiş; mezkûr metinde, Diyanet İşleri Başkanı özelinde ve İslam dini hakkında aşağılayıcı ifadelerde bulunmuştur. Ankara Barosu söz konusu kamuoyu açıklamasında; “sesi çağlar öncesinden gelen bu şahıs”, “içinde bulunduğu takvim yılında yaşamasına rağmen bundan 8-9 nesil önceki büyükleri ile aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip olmak” ithamlarında bulunarak kültürümüzü, inancımızı ve kutsal değerlerimizi apaçık aşağılamıştır, hakir görmüştür. Ankara Barosu bu ithamları ile küçük bir kesime meşruiyet kazandırma ve şirin görünme çabasına girerken, halkın tamamına yakın bir kesimini de nefretle aşağıladığı ve diyanet işleri başkanını kitlelere hedef gösterdiği açıkça ortadadır. İçerisinde bulunduğumuz pandemi sürecinde, bünyesinde bulunan avukatların sorunlarına eğilmek yerine, kanunen kendisine verilen görevi yerine getiren bir devlet adamına saldıran zihniyetin, kendi görev kapsamı içinde kalan sorunların üstesinden gelebilmesi adına açıklamalarda ve icraatlarda bulunması gerekmektedir. Tüm bunlarla birlikte, kanunun emrettiği üzere, üye olunması gerektiği için, 10.000 den fazla üyesi olan Ankara Barosu’nun, bünyesinde farklı dünya görüşüne ve siyasi düşüncelere sahip birçok avukatın bulunduğu aşikârdır. Ankara Barosu yayınladıkları bu kamuoyu açıklamasıyla, kendi bünyesinde bulunan tüm avukatların kendileriyle aynı düşüncedeymiş gibi davranarak farklı düşünceleri hiçe sayması kabul edilemez bir durumdur. Yönetim kurulundaki birkaç üyenin şahsi fikrini bir meslek odasının tüm mensuplarının ortak görüşüymüş gibi yansıtması, Ankara Barosu mensubu olan farklı düşüncelere sahip avukatları yok saymaktır.

Müslümanların tabi olduğu İslam dininin lutilik konusundaki hükümlerini ve dinin bu fiili sapıklık olarak gördüğünün ifade edilmesi sadece Diyanet İşleri Başkanının değil, tüm Müslümanların en tabi hakkıdır.

Üyesi olan avukatların bile düşünce ve görüşlerini dikkate almayan, kendi düşüncesi dışındaki insanların düşüncesini yok sayan, söylemleri ile Müslümanları hakaret eden  bir anlayışa sahip Ankara ve İzmir Barosu yöneticileri yasa ile yüklendikleri görevlerini kötüye kullanmışlardır.

HUDER Mersin Şubesi olarak; Ankara ve İzmir Barosu’nun yapmış olduğu bu kamuoyu açıklamasını kınıyor, kendisini görev sahasına dönerek, avukatların gerçek sorunlarıyla yüzleşmesine ve bu uğurda çabalar sergilemesine davet ediyoruz.

Editör: Barış Köksal