Av. Sahra Düzgün Tucel ve Stajyer Av. Pınar Gözükara yazısında şu ifadelere yer verdi;

Boşanma davası mal varlığına ilişkin olmayıp, şahıs haklarına ilişkin bir davadır ve boşanma hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Bu nedenle boşanma davası devam ederken taraflardan birinin ölümü durumunda, yeni kanun uygulamasından önce mal varlığı davalarındaki gibi, ölen tarafın mirasçıları tarafından ya da ölen tarafın mirasçılarına karşı davaya devam edilememekte idi. Bu durumda, eşlerden biri öldüğünde boşanma talebi konusuz kaldığından, evlilik birliği ölümle sona ermiş sayılmaktaydı. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu yürürlüğe girmeden önce eşlerden birinin ölümü halinde sağ kalan eşin ölen tarafa mirasçı olacağı görüşü benimsenmişti.

Ancak böyle bir durumun adil olmadığı 743 sayılı Eski Türk Medeni Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde de ifade edilmekteydi ve Yargıtay'da da bu konuda karmaşıklık oluşmaktaydı. 
Genellikle ağır kusur isnadıyla açılan boşanma davalarında, eşlerden birinin ölümü durumunda sağ kalan eşin mirasçı olması doktrinde ve uygulamada rahatsızlık oluşturduğundan;
 Kanun koyucu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda bu konuya ilişkin istisnai bir düzenleme yapmıştır. Bu düzenlenmenin amacı; boşanma dava sebebinin zina, hayata kast, pek kötü davranış, haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayandığı durumlarda, eşlerden birinin ölmesi sonucu davanın konusuz kalması ve sağ kalan eşin ölen eşe mirasçı olması,  adaletsiz ve hakkaniyete uygun olmayacağı nedeniyledir.
Türk Medenî Kanunu’nun 181. Maddesinde yer alan düzenlemeye göre, “Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler. 

Boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”  Bu maddenin 1. fıkrası eski Medeni Kanun’da da belirtilmiş ancak 2. fıkrası yeni kanuna ilk defa eklenmiş olup, boşanma davalarında önemli bir değişikliğin meydana gelmesine sebep olmuştur.
Daha sonra Anayasa Mahkemesince verilen karar ile TMK’nun 181.maddesinde yer alan “davalı” ve “davacı” kelimeleri iptal edilmiştir ve Resmî Gazete ’de yayınlandıktan 6 ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. Bu hüküm, “Boşanma davası devam ederken ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.” haline gelmiştir.


Doktrinde “haksız ve adaletsiz sonuçların doğmasına sebep olma” ifadesinin bu konuda yeterince değerlendirme yapma olanağı vermediği ve kanun koyucunun söz konusu düzenlemeyle muhtemel üç gerekçesinin daha bulunduğu da belirtilmektedir.  Bunlardan ilki, miras bırakan eşin, boşanma davası açmak veya açılan davayı kabul etmekle muhtemelen eşini kanuni mirasçılıktan da çıkarma yönündeki ölüme bağlı tasarrufta bulunma serbestisine üstünlük tanıma isteğidir.  İkincisi, yargılamayı hızlandırma amacıyla hareket etmiş olması ve son olarak da aile hukukundan doğan yükümlülüklerini ağır surette ihlâl eden eşi cezalandırma isteğidir. 

TMK’nın 181. maddesinin 2.fıkrasının değiştirilip boşanma davasına mirasçılar tarafından devam ettirilebilme imkânının getirilmesinin önemli yanlarından biri de her ne kadar şahsa bağlı bir hak olsa da kesinleşmiş bir boşanma hükmünün mal varlığı hakları üzerinde de etkisi bulunmaktadır. Zira boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölmesi durumunda, ölen eşin mirasçıları aynı davaya devam edemeyip mevcut olan dava, eşin ölmesi nedeniyle konusuz kalmaktadır. Bu durumda davadaki talep değişmekte ve söz konusu dava mirasçıları da ilgilendiren bir mal varlığı davasına dönüşmektedir. Ölen eşin mirasçıları tarafından sürdürülen davada mirasçılar, sağ kalan eşin kusurunu ispat etmek amacıyla onun bu sıfatla kanuni ve aksi tasarruftan anlaşılmadıkça iradi mirasçılığını sona erdirmek amacıyla davaya devam ederler.

Terekedeki mal varlığına ilişkin davalar kural olarak bütün mirasçılar tarafından birlikte yürütülmektedir. Ancak istisnaları mevcut olup bunlardan birisi de TMK’nın 181. maddesinin 2. fıkrasıdır. Bu hükme istinaden devam edilmek istenen davaya tüm mirasçıların birlikte devam etmeleri zorunlu olmayıp mirasçılardan biri, bazıları ya da hepsi tarafından devam edebilirler. Buna karşılık tüm mirasçılar için aynı sonuç doğmasıyla birlikte, mirasçılar tarafından devam edilen bu davada sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek kusurunun ispatı durumunda, sağ kalan eşin bu sıfatla mirasçılığına son verilecek veya dava reddedilecektir. Yani bu durumda mirasçıların her biri bakımından farklı karar verilmesi söz konusu değildir.
Boşanma davasında eşlerden birinin ölmesi durumunda, mirasçıların devam edebilmesi için gerekli koşullar şunlardır: Derdest bir davanın bulunması, eşlerden birinin boşanma davası esnasında ölmesi, davaya ölen eşin mirasçılarının talebi üzerine devam edilebilmesi ve mevcut boşanma davasında kusuru koşul vakıa olarak düzenleyen bir boşanma sebebine dayanılmış veya kusurun savunma olarak ileri sürülmüş olmasıdır.

Emsal Yargıtay uygulamalarına bakıldığında;

Yargıtay 2.HD’nin 2015/18512 Esas, 2016/10917 Karar ve 02.06.2016 Tarihli kararında da;
“... Davacı mirasçılarının davaya devam etme hakları vardır. Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler.
 
Eşlerden birinin ölümü halinde boşanma davası konusuz kalır. Ancak ölen eşin mirasçıları kusur belirlemesi açısından davaya devam edebilirler. Bu halde davaya devam etmek istediklerini temyiz dilekçesi ile açıklayan davacı mirasçılarının talebi sebebiyle davalının kusurunun belirlenmesi yönünden karar verilmesi gerekir...” şeklinde uygulama mevcuttur. 
Sonuç olarak; boşanma davası esnasında eşlerden birinin ölümü halinde sağ kalan eşin mirasçılığını sona erdirmeye ilişkin bir düzenleme (TMK m. 181/2) yapılmış olması kanaatimce isabetlidir. Bu sebeple zina, pek kötü davranış gibi sebeplerle açılan boşanma davalarında ölen eşin mirasçıları bakımından adil olmayan sonuçlar engellenebilmekte, boşanma davası açan ve bu davayı kabul eden eşin, boşanmayla birlikte sağ kalan eşin kendisine mirasçı olmasını istemediği yönündeki muhtemel iradesine de öncelik tanınmış olur.
 

Editör: Barış Köksal