Mülteci haklarına ilişkin bilgiler veren Av. Göklap, her mültecinin güvenli sığınma hakkının olduğunu belirterek, "Dünyada birçok kişi, büyüdüğü yeri terk etme deneyimini yaşıyor. Belki yakındaki bir başka köye veya kente taşınıyorlar. Bazıları ise ülkesinden ayrılmak zorunda kalıyor; bazen kısa süreliğine, bazen de ömür boyu. Dünyanın çeşitli yerlerinde insanların hayatlarını başka bir ülkede yeniden kurmaya çalışmasının birçok nedeni var. Bazıları iş bulmak veya eğitim görmek için ülkesinden ayrılıyor. Diğerleri ise zulümden veya işkence gibi insan hakları ihlallerinden kaçmaya zorlanıyor. Milyonlarca kişi, silahlı çatışmalardan veya şiddetten kaçıyor. Artık kendilerini güvende hissetmeyen kişiler; örneğin etnik aidiyetleri, dini inançları, cinsiyet kimlikleri veya siyasi düşünceleri gibi kimliklerini veya inançlarını belirleyen öğeler nedeniyle hedef alınabiliyor. Topluluklarımız, iş arkadaşlarımız, akrabalarımız veya arkadaşlarımız gibi birçoğumuzun kanıksadığı destek ağlarını kaybeden bazı kişiler, bu nedenle kendini yalnız ve tecrit edilmiş hissediyor. Her mülteci güvenli sığınma hakkına sahiptir. Fakat uluslararası koruma fiziksel güvenlikten fazlasını içerir. Mültecilere en azından ülkede yasal olarak ikamet eden diğer yabancılara sağlananlarla eşit haklar ve yardım, her bireyin sahip olması gereken temel ihtiyaçlar dahil olmak üzere, verilmelidir. Böylece, mülteciler düşünce ve dolaşım özgürlüğü, işkenceye ve onur kırıcı muameleye tabi olmama gibi temel medeni haklardan yararlanırlar. Benzer biçimde, sosyal ve ekonomik haklar diğer bireylere olduğu gibi mültecilere de tanınır. Her mülteci sağlık hizmetlerinden yararlanabilmelidir. Her yetişkin mülteci çalışma hakkına sahip olmalıdır. Hiçbir mülteci çocuk okula gitmekten alıkonulmamalıdır.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) verilerine  göre 2019 yılı itibariyle dünya genelinde zorla yerinden edilen insan sayısı 79,5 milyona ulaştı. Yerinden edilenlerin 26 milyonuysa sadece yaşadığı evi, dostlarını, akrabalarını değil ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bugün itibariyle dünyada en çok mültecinin yaşadığı ülke olan Türkiye’de yeni bir hayata tutunmaya çalışan, kayıtlı yaklaşık 4 milyon mülteci de işte bu ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlardan oluşuyor. 3,6 milyonu aşkını Suriye’den, 330 biniyse diğer ülkelerden gelen mültecilerin yüzde 70’ten fazlası kadın ve çocuklardan oluşuyor.

2011 yılında Suriye iç savaşının başlaması ile birlikte Türkiye büyük bir göç dalgası ile karşılaşmıştır. Türkiye’de 2019 Nisan ayı itibari ile 3.6 milyon Suriyeli, 170.000 Afgan, 142.000 Irak, 39.000 İran, 5.700 Somali ve 11.700 ise diğer tabiyetlerden olmak üzere 4 milyon mülteci/sığınmacı/göçmen bulunmaktadır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 verilerine göre Türkiye’de bulunan 3.613.644 Suriyeli’den 109.262’si geçici barınma merkezlerinde, 3.504.382’sini geçici barınma merkezlerinin dışında kalanlar oluşturmaktadır. Mülteci çocukların sayısı 1.670.700, kadınların sayısı 858.560, erkeklerin sayısı 1.084.384’dir. Nisan 2019 itibari ile yalnızca 6820 mülteci üçüncü bir ülkeye yerleştirilmiştir. 2018-2019 yılında Türkiye karasularında yüzlerce mülteci ya yaşamını yitirmiş ya da kaybolmuştur.

Düzensiz göç edenler, bulundukları yerlerden gerek kara yolu ile gerek deniz yolu başka bir ülkeye geçerken insan kaçakçılarının eline düşmektedir. Büyük paralar ile can güvenliği olmayan yollarla geçiş yapmak zorunda kaldıklarından bir kısmı bu nedenle yaşamından olmaktadır.

Her mülteci güvenli sığınma hakkına sahiptir. Fakat uluslararası koruma fiziksel güvenlikten fazlasını içerir. Mültecilere en azından ülkede yasal olarak ikamet eden diğer yabancılara sağlananlarla eşit haklar ve yardım, her bireyin sahip olması gereken temel ihtiyaçlar dahil olmak üzere, verilmelidir. Böylece, mülteciler düşünce ve dolaşım özgürlüğü, işkenceye ve onur kırıcı muameleye tabi olmama gibi temel medeni haklardan yararlanırlar”

Mültecilerin haklarına sahip çıkılması gerektiğini belirten Av. Hibe Gökalp, "Mültecilerin İnsani yaşama koşullarının oluşturulması ve mültecilerin her türlü hak ihlali, emek sömürüsü istismara karşı korunması gerekmektedir. Geri Gönderme merkezleri ve geçici barınma merkezleri olan kamplarda gerekli insani koşullar oluşturulmalıdır. Eğitim hakkı anadil hakkı da dahil olmak üzere düzenlenmeli, okul çağındaki çocukların eğitimlerini alması sağlanmalıdır. Sağlığa erişimin önündeki her türlü engel ortadan kaldırılmalıdır. Çalışma hakları sağlanmalı, güvencesiz ve güvenliksiz çalışmaya zorlanmalarına karşı gerekli tedbirler alınmalıdır. Eşit iş ve eşit ücret politikası uygulanmalıdır. Her türlü toplumda meydana gelen ırkçı ve nefret söyleminin önüne geçilerek doğru bilgilendirme yapılmalıdır. Ayrıca mültecilerin geri gönderilme tehditlerine maruz bırakılmalarının önüne geçilmeli, geri gönderilme uygulamalarına son verilmelidir

20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde her insanın insan onuruna yakışır şartlarda yaşam sürmeye hakkı olduğunu hatırlatarak herkes sorumluluk almalıdır. Ancak böylesi bir durumda beraberce insan olabilmeyi ve birlikte yaşamı mümkün hale getirebiliriz” ifadelerini kullandı.

Editör: Barış Köksal