MTSO Başkanı Şerafettin Aşut, Türkiye’nin 2017’de üretim, ihracat ve istihdama odaklanması durumunda hem refahı hem de sosyal huzuru yakalayacağını belirtti. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Türkiye’nin 2017’de üretim, ihracat ve istihdama odaklanması durumunda hem refahı hem de sosyal huzuru yakalayacağına dikkat çekerek, “Artık kendi gerçek sorunlarımıza odaklanmalıyız, çünkü geleceğimiz, toplumsal refah ve huzurumuz buna bağlıdır” dedi.

MTSO Başkanı Aşut, yazılı bir açıklama yaparak, Türkiye’nin son dönemde yaşadığı üç önemli sorun olan üretim, ihracat ve istihdama ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu sorunların çözümleri için önerilerde de bulunan Aşut, iş dünyası olarak her sıkıntının içinde bir çıkış yolu bulmaya çalışan, umudunu asla kaybetmeyen bir camia olduklarının altını çizdi. Ekonomideki bazı sıkıntılarla tek başına mücadelenin yeterli olmadığını belirten Aşut, “Her şeyin, birçok olumsuzluğun üst üste geldiği nadir dönemler vardır ki, işte tam böyle bir geçiş dönemindeyiz. Geçiş diyorum çünkü her zamanki umut dolu felsefemizle el birliği ile bunu da aşacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“İş dünyası, her şeye rağmen üretmeye, istihdam etmeye ve ihracat yapmaya çalışıyor”

Dünyada son 9 yıldır meydana gelen sıkıntılara ve Türkiye’ye etkilerine değinen Aşut, dünyanın 2008-2009’da tarihin belki en büyük ve etkileri anlamında en uzun finans krizini yaşadığını, bu krizin sosyal ve siyasal sonuçları olduğunu vurguladı. Amerika ve Avrupa Birliği’nde ekonomik krizler patladığını, küresel ekonominin daraldığını ifade eden Aşut, şöyle devam etti: “Çok geçmeden Arap Baharı ile beklenen toplumsal kaos patladı. Arap Baharı’na kadar Türkiye bu krize en çok dayanan ülke idi ve kendimizi iyi korumuştuk. Ancak, en büyük pazarlarımızın olduğu Orta Doğu, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika’daki olumsuz gelişmeler bizi doğrudan etkiledi. İhracatımızı, pazarlara ulaşımımızı etkiledi. Tüm bunların ardından Suriye’deki sorunun bir iç savaşa dönüşmesi ve mülteci akını ile sıkıntı bizim için daha da büyüdü. İstikrarsızlaşan bölgede oluşan örgütlerin yarattığı tehdit bize terör olarak yansıdı.

Yani, ekonominin yanı sıra bir de toplumsal gerilimler ve huzursuzluklar buna eklendi. Bir dönem Rusya ile gerilen ortam, ardından gelen 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ve bunun devamı olan küresel güçlerin ekonomik spekülasyon ve manipülasyonlarla Türkiye ekonomisini yıkma teşebbüsleri. Döviz oyunları ve kredi derecelendirme kuruluşlarının emir ve talimatla verdikleri siyasi içerikli olumsuz notlar ve bu arada hala 2008 yılındaki ekonomik hacmi yakalayamayan bir dünya ekonomisi. İşte tüm bunlar arasında ayakta kalma mücadelesi veren, her şeye rağmen üretmeye, istihdam etmeye ve ihracat yapmaya çalışan bir iş dünyası.”

“Üretmeyen bir Türkiye kalkınamaz”

İş dünyası olarak sürekli “Artık kendi gerçek sorunlarımıza odaklanmalıyız” dediklerini anımsatan Aşut, özellikle Ticaret ve Sanayi Odaları gibi siyaset üstü kurumlar olarak bu sorunları gündem yapmaya devam etmeleri gerektiğini kaydetti. “Çünkü geleceğimiz, toplumsal refah ve huzurumuz buna bağlıdır” diyen Aşut, Türkiye’nin birinci önceliğinin üretim olduğunu vurguladı. Üretmeyen bir Türkiye’nin kalkınamayacağına dikkat çeken Aşut, şunları kaydetti: “Ancak sadece üretmek yetmez. Katma değerli üretim yapmak gerekir. Bire imal edip ikiye satarak ve işin düşük teknolojili üretimle hamallığını yaparak bir yere varamayız. Yüksek teknolojili üretimi ekonomiye entegre etmek zorundayız. Ve eğer devletimiz bir destek verecekse bu konuda uzun vadeli bir destek stratejisini özel sektörle el ele hazırlamalıdır. Ekonomisi küçük ve orta ölçekli KOBİ’lere dayanan Türkiye’nin, dünyanın gelişmiş ülkelerinin yüksek teknolojili üretimine rakip olması tek başına sınırlı kaynakları olan KOBİ’lere bırakılamaz. Uzun vadeli bir yüksek teknolojili üretim ve KOBİ’lerin sanayi 4.0 Strateji Belgesi hazırlanmalıdır. İmalat sanayinin milli gelir içindeki payı azalmamalıdır. Üretimde rant yaratılmalı, sanayici müteahhit yapılmamalı, en zor oluşan girişimci profili olan sanayicilerin yok olmasına, sektörden çıkmasına izin verilmemelidir. Çünkü üretim küçük zümrelere değil, büyük çoğunluklara refah getirir.”

“2017 bir ihracat seferberliği yılı olmalıdır”

Türkiye’nin ikinci en önemli sorununun ise ihracat olduğuna işaret eden Aşut, ihracatın aylık 10 milyar dolar gibi bir sınırda takılıp kaldığını ifade etti. “500 milyar hedeften bu noktaya geldik. Nedenler çok. Ama bu olumsuz nedenlerden dolayı pes mi edeceğiz?” ifadelerini kullanan Aşut, üretmenin önemli, ancak ürettiğini satmanın daha önemli olduğunu belirtti. Sanayi 4.0’ın vizyonunun mutlaka ihracat sektöründe uygulanması gerektiğinin altını çizen Aşut, “E-ihracat, e-ticaret, yeni pazarlara yeni modellerle gitmek. İhracat, cari açığın kapanması ve zenginlik demek. 2017 bence bir ihracat seferberliği yılı olmalıdır. Ama emir ve talimatla ihracat olmaz. Bunun alt yapısı, destek modeli özel sektörle iyi konuşulmalıdır. Özel sektörün dinamizmi iyi kullanılmalıdır” dedi.

“2017’de üretim, ihracat ve istihdama odaklanırsak hem refahı hem sosyal huzuru yakalarız”

İstihdamın da Türkiye’nin üçüncü önemli konusu olduğunu kaydeden Aşut, istihdamın bir sosyal huzur meselesi olduğunu dile getirdi. Bu sorunun doğru mesleki eğitimle çözülebileceğine işaret eden Aşut, şunları kaydetti: “İnsanımızı ekonomimizin gerçek ihtiyaçlarına göre eğitmek, ara eleman, vasıflı insan kaynağı sorununu çözmek istihdamın temel çözümlerindendir.

Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) projesi yeniden canlandırılmalıdır. Artı bir istihdam kampanyası çok önemlidir. İş dünyasına istihdam anlamında olağanüstü destekler verilmektedir. Öncelikle kayıt dışının veya sigortasız işçinin en çok bulunduğu sektörlerden başlayarak bu seferberliğe hepimiz destek olmak zorundayız. Günü kurtaran değil uzun vadeli politikalara ihtiyaç var diyoruz. İstihdam anlamında ilk kez bu kadar uzun vadeli bir destek programı var. Bu hem çalışanlar hem de işveren için önemli bir fırsattır. Bunu anlatmaya ve iş dünyasını teşvik etmeye devam edeceğiz. Üretim, ihracat ve istihdam hem sorunumuz hem de derdimizin devasıdır. 2017’de bu üç konuya odaklanırsak hem refahı hem sosyal huzuru yakalarız.”
 
Editör: Barış Köksal