Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir'in açıklaması şu şekilde:

Ülkemizde ticari işletmelerin yüzde 99 gibi büyük bir oranı KOBİ’lerden oluşmaktadır. KOBİ’lerimizin öz sermaye yapılarının zayıf, krediye erişim imkanlarının kısıtlı ve bulabildikleri kredi maliyetlerinin yüksek olması önemli bir sorundur. Bu sorundan dolayı vadeli alım-satım uygulaması son derece yaygınlaşmış ve ticaret hayatının devamı için vazgeçilmez hale gelmiştir. 

Vadeli satışlarda en çok kullanılan enstrüman çektir. Dört yıl öncesine kadar karşılıksız çek kesmenin ciddi yaptırımlara konu olması nedeniyle, çek itibarlı bir ödeme aracı haline gelmişti. Ancak, 2012 yılı başında karşılıksız çek kesmeye uygulanan yaptırımların kaldırılması ile büyük bir boşluk oluştu.

2011 Yılı sonunda 580 bin olan karşılıksız çek sayısı, 2015 yılı sonunda 775 bini geçti. Karşılıksız çek sayısı 5 yıl içinde yüzde 33 oranında arttı.
İşin daha vahim tarafı, 2011 Yılında karşılıksız çekten dolayı tahsil edilemeyen para tutarı 6 milyar TL iken, 2015 yılında bu rakam 22,5 milyar liraya çıkmıştır.
Karşılıksız çek sayısını artması ve tahsil edilemeyen çek tutarının adeta patlaması, ticaret hayatındaki ödemeler  kanalını tıkama noktasına getirmiştir.
Çözüm için mutlaka çekleri veren bankaların sorumluluk alması gerekmektedir. Ayrıca karşılıksız çek kesenlere caydırıcı yaptırımlar getirilmelidir. 

Ticaret hayatımızı olumsuz etkileyen diğer faktör ise iflas erteleme uygulamasının giderek artan bir oranda kötüye kullanılmasıdır. Kanun’da kurtarılması mümkün olan, iyi niyetli şirketlerin nefes alması ve tekrar ayağa kalkması amaçlanmışken; uygulamada tamamen batmış, kötü niyetli firmaların alacaklılarından kaçma yolu haline gelmiştir. 
İflas erteleme kararı alan bir firma dört yıla kadar, devlet dahil alacaklılarına bir kuruş ödememektedir.

ATO verilerine göre, iflas erteleme kararı alan firmalardan sadece yüzde 2’si kurtarılabilmiştir. Geri kalan yüzde 98’i batmıştır. Batarken de pek çok alacaklısına ciddi zararlar vermiştir.

Hakimlerimizin iflas erteleme kararı vermeden önce, alacaklı firmaların rızasını araması, firma yönetimine alacaklı temsilcilerinin de dahil edilmesi ve süre uzatımının alacaklıların mağdur edilmesini önleyecek şekilde objektif kriterlere bağlanması ile bu sorun büyük ölçüde çözülecektir.

Yetkililerden beklentimiz bu iki önemli sorunu çözmek üzere gerekli mevzuat değişikliliklerini bir an önce yapmalarıdır.

 

Editör: Barış Köksal