Neredeyse son 10 yıldır Mersin’in en büyük zenginliğinin turizm olduğunu, en çok turizm sektörüne ağırlık verilmesi gerektiğini, turizm de yanlış yapılanları, daha doğrusu yapılmayanları ve neden bu zenginliği kullanmadığımızı… yazıp duruyorum.

Ama artık, kentin turizm dinamiklerinin Mersin’in turizmi ile ilgili bir kaygılarının olmadığına eminim.

Dünyanın bu en zengin tarihi ve doğal zenginliklerine sahip bölgemizin, turizm gelirleri açısından, denizi olmayan komşu ve yakın illerden dahi geri kalmış olmasını anlayabilmek ve kabullenmek mümkün değil. 

Mersin’de yıllarca yalnızca yurtdışı fuar gezilerine ve cezerye dağıtımına dayandırılan turizm politikasının(!) boşa harcanan 10 yıl sonunda geldiği acı noktayı görüyoruz.

Nasıl mı?

Yıllardır heyetler halinde yapılan yurt dışı gezilerinden sonra, Türkiye’ye beş yılda gelen 10 bin gemiden yalnızca 16’sı Mersin’e gelmiş! Ancak, kenti ziyaret eden son gemide yaşananlar, skandal ölçüsünde bir ayıbı ortaya çıkardı:  Gelen turistlerin yalnızca küçük bir kısmı transfer edilerek Tarsus’a götürüldü; gemideki diğer turistlerin kente girmesi sağlanamadı… her açıdan beceriksizlik demek olan bu  acı ve üzücü gerçek, bunca yıldır yalanlarla süren turizm politikasının(!) iflasıdır . 

Konuyla ilgili “sorumsuz sorumlular”da tam bir suskunluk …

Esnaf ise turistlerin kente getirilmemesine isyan ediyor ve Turizm Platformu’na bunun sebeplerini madde madde, açıkça, herkesin anlayacağı bir dille soruyor. 

Cevap yok! 

Laf kalabalığıyla, gereksiz ayrıntılarla konu saptırılıyor… 

Birileri Turizm meselesini kendi kişisel ticari programı içinde, yurt dışı geziler için kullanmayı sürdürüyor; ama esnafın haklı feryadını duyan yok! Sorulara açık, net, kısa ve lafı dolandırmadan bir cevap veren yok! 

Yıllardır yazıyorum; eğer özeleştiri yapamaz ve hataları kabullenmezseniz bunu düzeltme imkanı da yoktur. 

Eğer bu kent için iyi niyetle bir şeyler yapmak istiyorsanız, önce bu eleştirileri dinler ve doğruyu bulmaya çalışırsınız.
Maalesef hâlâ hatalar kabul edilmediğinden öte, eleştirenler ve hakkını arayıp sorgulayan esnaf insafsızca hakaretlere maruz kalıyor, aşağılanıyor, küçük düşürülmeye çalışılıyor.

Kentteki güç odaklarına yakın görünerek, olağan bürokratik ilişkileri sosyal paylaşım üzerinden tehdit malzemesi biçiminde kullanarak bu kentin turizmini geçim ve prestij aracı olarak kullanan ihtiras sahibi küçük adamlar!

Evet; beyefendiler yıllardır kente bir tek turist gelmesini sağlayamayan oyunlarını oynamayı sürdürecekler; Mersin’i turizmde bir adım ileri götürmeyen keyifli “turistik gezi” eğlencelerine devam edecekler ve herkes buna seyirci kalacak, eleştirmeyecek…
Eleştirilerden ders alma zekasından bile mahrumlar!

Eleştirenleri vizyonsuzlukla,  bilgisizlikle suçlayıp, yürüyen kervanın etrafında ses çıkaranlar! olarak damgalayacaksınız.
Utanmayın ve yutkunmadan konuşun; it ürür kervan yürür, öyle mi?

Siz bu kentin turizmine dönük en makul uyarıyı bile bu düzeyde karşılamaya devam edin bakalım;  hayat, hak ve halk son sözü söyler.

Son kurvaziyer gemisine çok şey borçluyuz. 

On yıldır benim yazdığım eleştiriler ancak şimdi yaşanan kurvaziyer olayı ile ortaya çıkınca, kente duyarlı birçok kişi de kentin turizm konusunda başarısızlığını sorgulamaya başladı.

Turizm Platformu aslında farklı bir yol izleyebilir, önce kurvaziyer gemideki aksaklıklardan dolayı kusurlarını kabul eder, özür diler, esnafı aşağılamak yerine onları anlamaya çalışır ve bu işi yapamadığını kabul ederek yapabilecek bir kişiye görevi bırakabilirdi. Yine bugüne kadar yapılanların turizme hiçbir faydasının olmadığını anlamak ve farklı bir yöntem uygulanması gerektiğini bilmek gerekir.

Olayı böyle kapatmak gerekirken, kentte yeni bir kargaşaya yol açacak bir kavgayı başlatmak kimseye yarar sağlayamayacağı gibi Mersin’e yalnızca zarar verecektir. 

Hırsı boyundan, öfkesi aklından yukarda birileri, hiç lafı kıvırtmadan bu basiretsiz ve beceriksiz sonucun hesabını vermelidir; esnafın haklı ve açık sorularına açık ve düzgün bir cevap verecektir; gerekli özeleştiriyi yapacak, yıllardır sürdürülen bu yalan dolanın artık iflas ettiğini kabul edecektir.

Aksi takdirde bir avuç yetersiz ve ehil olmayan ihtiras sahibi yüzünden, yıllarca bu zengin kentin nimetlerinde yararlandırılmayan insanların iş ve aş bulmalarını ve bu kentte refah seviyesinin artmasını geciktireceklerdir.

Yeni Valimizin, yeni Büyükşehir Belediye Başkanımızın ve yeni Rektörümüzün olduğu bu umut verici yeni dönemde değişmeyen MTSO Başkanı da bu yeni duruma ayak uydurmalıdır.

Özellikle MTSO Başkanı ve duyarlı üyeleri, yıllardır bu boş turizm çabalarının sonuç vermediği gerçeğini görerek bu duruma göz yummamalıdırlar.  MTSO’nun turizme verdiği sonuçsuz destek, başta lojistik gibi birçok farklı sektörün de bu yüzden ihmal edilip geri kalmasına sebep olmuştur.

Yıllarca Mersin Uluslararası Müzik Festivali’ni eleştirdim. İki yıldır eleştirdiğim konuların düzelmiş olduğunu sevinerek görüyorum ve bu hâli ile festivali destekliyorum.
Umarım Turizm Platformu da artık 10 yıldır görünen başarısızlıklarını kabul eder ve bu kentin geleceğinde bir 10 yılın daha heba olmasına neden olmazlar.

Gelin hatalarınızı ve bu işi başaramadığınızı kabul ederek çekilin ve  turizmle ilgili platformdan başka alanlarınızın da gündeme gelip sorgulanmasına yol açmadan artık bu kentin yakasını bırakın; elde ettiğiniz ticari kazançlarınıza ve onlarca yurtdışı gezilerinize şükredin ve artık susun! 

Sorunları barış ve hoşgörü içerisinde, kimseye hakaret etmeden ve kimseyi ötekileştirmeden çözüm yoluna gitmeniz Mersin yararına olacaktır. 

Bir kent yazarı olarak kentteki aksaklıkları yazmayı kendime bir görev bilerek; yıllardır hem yazdığım, hem de her ortamda dile getirdiğim “turizm de yapılması gerekenleri” ben yine yazmayı sürdüreceğim.

Yine Uluslararası Havaalanı’nı konuşacağım; turizmle ilgili her ayrıntıyı, Mersinli esnafın ve Mersin’de yaşayan her bir hemşerimin faydasını arayan bir kaygıyla yakından izleyeceğim. 

Bu mesele, kimsenin kişisel menfaati için kullanılmamalıdır; Mersin turizmi gelişirse zaten herkes ve hepimiz için bir zenginlik demektir bu; ama şimdi küçük hesaplardan uzak, dürüstçe çalışma zamanıdır. 

Birbirimizi dinleyeceğiz, saygıyla konuşacağız, bilgimizi ve donanımızı paylaşacağız. 

Hiç kimse kendini bu kentteki diğer insanlardan daha kurnaz, daha akıllı ve uyanık saymasın. 

İletişimin bunca yaygın, hızlı ve örgütlü olduğu zamanımızda kimse kulislere, el altından oyunlara ve laf cambazlığına sığınmasın; kimse her dönem yerel iktidarlara dümen kırarak kendi ticari hesaplarına bu kenti alet etmesin.

Hepimizin aklı, dürüstçe doğru bildiğimizi konuşmak için yeterlidir.

Şüphesi olan da maliyetine razı olur.

HARUN ARSLAN