1935’in ilk aylarında dönemin Adana Belediye Başkanı Turhan Beriker, Ankara’da kentiyle ilgili bir takım projelere kaynak aktarılmasına çabalamaktadır. Temasları sırasında biri mi önerir, kaldığı otelde mi tanışır bilinmez, Jansen ile tanışır. Kendisini Adana’ya davet eder. 
O günlerde kentlerine bir şeyler kazandırmak için Ankara’ yı mesken tutan sadece Adana Belediye Başkanı Beriker değildir. Yeni kurulan Uray (Belediye) Bankası üzerinden Mersin’e başta sağlıklı su tesisi olmak üzere pek çok yatırıma kaynak bulmaya çalışan dönemin Mersin Belediye Başkanı Mithat Toroğlu’ da ününü duyduğu Jansen’ in peşindedir. Çukurova bölgesinin bu iki Belediyesinin kent planlarıyla ilgili gelen talepleri, o günlerde Hitler faşizminin ayak sesleri nedeniyle ülkesine gitmekte tereddüt eden Jansen’in de aklına yatmış olmalı ki, ünlü şehircilik uzmanı prensip olarak teklifleri kabul eder. Önce Adana’ya birkaç günlük çalışmanın ardından da yine trenle Mersin’e geçer.
Adana’da yayınlanmakta olan Yeni Söz gazetesinin 9 Nisan 1935 tarihli nüshasında yer alan haber yeterince aydınlatıcıdır:
“Belediye Başkanı Turhan Beriker’in geçtiğimiz günlerde Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında başkentin planını yapan Jansen ile görüştüğünü, ünlü uzmanı Adana-Tarsus-Mersin planlarını yapmak üzere davet ettiğini yazmıştık. Prof Jansen birkaç güne kadar Adana’ya gelecek, gerek Adana gerek Tarsus ve Mersin’de tetkiklerde bulunarak, Belediyelerle şartlarda anlaşırsa, üç şehrin geleceğini belirleyecek planları yapacaktır.  Çukurova’nın en ileri ve kalabalık üç şehri için bu fırsatın mükemmel kazanç olacağını tahmin etmekteyiz”
Gerçekten de gazete haberi aynen gerçekleşir. 15 Nisan 1935 tarihli Yeni Mersin gazetesindeki haberden anlaşıldığı kadarıyla Jansen 14 Nisan 1935 Pazar günü Prof. Jansen Mersin’e gelmiş ve kendisini karşılayan Belediye Başkanı Mithat Toroğlu ile birlikte şehri dolaşarak, bir takım notlar almıştır. Ünlü uzmanın özellikle kentin batısında yer alan sahil kesiminden hayli etkilendiği hatta deyim yerindeyse çarpıldığı haberleri yer alır gazetelerde.
Sonuçta çalışmalarını bitiren Jansen, Mersin’den Tarsus’a geçerken Başkan Toroğlu ile şartlarda anlaşmaları halinde Mersin şehir planının yapılması hususunda prensip kararına varırlar.
Jansen Tarsus’u da şöyle bir inceledikten sonra İstanbul’a döner ve üç Belediyenin kendisini davet etmesini bekler. (Aynı günlerde yürürlüğe koyulan kimi yasal düzenlemeler, planın üç yıl gecikmesine yol açacaktır. Açar çünkü, Nafia Vekâleti –günümüzdeki Bayındırlık Bakanlığı- şehircilik planları yapacak uzmanların Bakanlıktan ruhsat alma ve sipariş edilecek planların Belediyelerce mutlaka o ruhsata sahip yetkili uzmanların katılacağı ihalelerle belirlenmesi şartlarını hüküm altına almıştır. O güne kadar plansız büyüyen ve tüm yatırımlarını hiçbir plana, gelecekle ilgili öngörüye dayandırmayan Mersin ilk kez disiplinli bir kent planına niyetlenmiştir ancak bu kez de Bakanlığın belki de önüne gelen her belediyenin yetkili yetkisiz planlara para aktarmasına karşı önlem almaya çalışması kenti zor durumda bırakacaktır)
10 Nisan 1935 tarihli Yeni Mersin gazetesinde yayınlanan Rıza Atilla imzalı başyazı o günlerde gündeme oturan şehir planını konu almaktadır. Şöyle der ‘Şehir Planı’ başlıklı köşede Atilla:
“Şehir işleri üstünde uluslar arası ün alan Profesör Yansen’ in bugünlerde Çukurova’ya geleceğini, Mersin-Tarsus-Adana Belediyeleriyle görüşerek anlaşırsa bu üç şehrin gelecekteki alacağı duruma göre planlarını yapacağını duyduk. Daha önce de şehir planı işine dokunduğumuz için sevindik.
Profesörün ‘anlaşırsa’ kaydı doğrudan doğruya para işiyle ekli olsa gerektir. Açık konuşulmak istenirse Yansen gibi ünlü bir şehirciye yalnız şehir planını yaptırmak gibi ağır masrafa Belediyelerimizin geliri katlanamazdı. Bu bakımla biri diğerinin mahallesi sayılabilecek kadar yakın üç şehir Belediyesinin düşüncelerini yerinde buluyoruz. Şehir planı az para ile Yansen gibi bir şehircinin elinden çıkacaktır. Dileriz ki, anlaşma da çabuk olsun. Mersin’in plansızlık yüzünden çok kayıpları vardır.
İklimi, tabiatın birçok verimleriyle başka şehirlerden daha çok güzelleşmek ihtiyacında olan Mersin bir türlü bu alana giremedi. Hele son yıllarda birçok yapı çalışmalarına rastlıyoruz. Modern Mimarlığın her çeşidinden birçok evler yükseldi. Plansızlık, tertipsizlik yüzünden bu yapılar ne yazık ki şehrin güzelliğine bir şey ekleyemedi. Belki yarın bir şehir planı yapılınca birçokları da yıkılmak gibi bir akıbetle karşılaşacaktır.
Vaktiyle bir kanalizasyon teşkilatı yapılmış, etek etek paralar dökülmüş. Üç beş yıl içinde umulduğundan çok fazla büyüyen şehrin yarısı bugün yapılan kanalizasyon teşkilatından istifade edemiyor.
Şimdi de bir su tesisatı başarılmak isteniyor. Bunun hangi plana göre olacağı da belli değil. Belki birkaç yıl sonra şehrin büyük parçası da su tesisatından faydalanamayacaktır.
Açılan caddeler, döşenen kaldırımlar, yapılan bulvarlar hep bunun benzeridir. Plansız bir şehri güzelleştirmeye kalkışmak dümensiz kayıkla yarışa çıkmak gibi bir iş oluyor.
Şehrin gelecekteki alacağı durumun bir planla belli olmamasında limanın da büyük tesiri olmuştur. Her yıl öne sürülen plan işi nihayet bir tereddütle geri bırakılmıştır. Liman yapıldığı takdirde şüphesiz ki plan daha başka bir durum gösterecektir. Fakat liman işinin bir sona bağlanmasını bekleyerek planı geri bırakmak ta bütün imar işini yüz geri çeviriyor.
Yansen’ in araştırmaları bitiminde belki liman yapılsa bile zararı dokunmayacak bir şekil bulunabilecektir. Şimdilik büyün dileğimiz gün yitirmeden şehir planının yapılmasıdır.  
(Rıza Atilâ 10 Nisan 1935)