32 yıldır sanat hayatının içindesiniz. Eminim bir arşiv taraması yapsak şunu görebiliriz; özellikle son 20 yıldır, haberinizin çıkmadığı bir gün bile olmamıştır. Peki, bu süreçte hayatınızı yaşadınız mı? / Ben aslında hayatımı yaşadım; arada yaptıklarım bunlar. Gerçekten, üstüne iki de pantolon dikebilirim yani, hiç problem yok. Galiba hiçbir şeyin gerçekten çok fazla üstünde durmadığım için. İnanın, aslında hayatımı dolu dolu yaşadım, yaşamaya da devam ediyorum. Hele ki şimdi çok daha rahatım.

Bilinçli atılmış adımlar mı bunlar? / Bilinçli demeyelim de, tamamen zeka oyunu diyelim.

Yıllardır sizin hep bir popüler gündem ürünü olduğunuz tartışılıyor. Kendinizi o çevrelere yeteri kadar ifade edemediğinizi düşünüyor musunuz? / Yok; ifade etmek için çaba göstermediğimi biliyorum. Hiçbir zaman da öyle bir niyetim olmadı. Çünkü ben popülerim, hep popüler olacağım ve popüler olmaktan büyük keyif duyuyorum. Diğer kesime saygı duyuyorum, ama onlar çok sıkıcı.

Popüler kültürün yaratılmış en işi şey olduğuna inanan Andy Warhol gibisiniz... / Ben dünyada tek başıma değilim böyle düşünen. Ama benimki tamamen doğaçlama olan bir şey. Dünyadaki yıldızları bu konuda yönlendiren bir ekipleri vardır, olması gereken budur. Ben ise tamamen duygularımla hareket ediyorum, aradaki fark bu.

Ben sizin sinirlerinizin hep çok sağlam olduğunu düşünüyorum. Sürekli çeşitli polemiklerin içine çekiliyorsunuz... Aldırmıyor musunuz gerçekten? / Hayatta şunu öğrendim: Eğer ki çok çok namus anlamında Türk ailesinin gelenek ve göreneklerine karşı aşırı davranmadığınız sürece, bu tür şeyler hepsi geçip gidiyor, ağızda sadece bir damak tadı kalıyor. O damak tadı da; hiç bilmezsiniz nasıl olduğunu, damağınıza tatlı bir şey gelir. Hangi konuyla ilgili olduğunu hatırlamazsınız ya da acı bir tat gelir...

İnsanlar sizi görünce farkında olmadan yüzlerini buruştururlar, çünkü daha önce yaşanmış olaylardan mutlaka tatsız bir tat kalmıştır insanların ağzında. Formülünü çözdüğüm tek şey; susup bir başkasından bahsediyorlarmış gibi bakmak ve olayları zamana bırakmak. Bu, dünyanın en doğru işi ve emin olun olaylardan güzel sıyrılmanıza sebep oluyor. Olaylara bakılmıyor ama sizin o olaydan sıyrılış şeklinize göre insanlarda kalan o damak tadı, her zaman sizi gördüklerinde gülümsemelerine sebep oluyor.

Dizilerde niye yoksunuz? Çok güzel dizilerde rol aldınız ve çok sevilen bir ekran yüzüsünüz, niye artık dizi çekmiyorsunuz? / Dizi deyince tüylerim diken diken oluyor bir kere! Ama oyunculuk inanılmaz özlediğim bir şey, gerçekten burnumda tütüyor! İrfan Şahin, ‘Benim Adım Gültepe'de çok istedi oynayayım diye. Ondan önce de ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki', ‘İntikam'dan teklif geldi... Bunların hepsi çok güzel dizilerdi, sonradan seyrederken kıskanıp, tırnaklarımı yedim. Mesela seneye yapabilirim bir dizi ama Hülya Show'u da bırakmayı hiç düşünmüyorum.

Farklı farklı kimlikleriniz var; oyuncu olarak Hülya, şarkıcı olarak Hülya, anne olarak Hülya, TV yıldızı olarak Hülya, iş kadını olarak Hülya... Her birini bana anlatsanız, kendinizi bu kimliklerde nasıl görüyorsunuz? / Anne olarak kendimi şöyle buluyorum diyemem, çünkü o kadar içgüdümle hareket ediyorum ki bilemem... Bir de bunu zaman gösterecek. İş kadını olsaydım; gerçekten Türkiye'de parmakla gösterilen iş kadınların biri olabilirdim. Çünkü kafam öyle şeylere çalışıyor, onun farkındayım. Sinema oyuncusu olarak, her zaman söylüyorum, dünyada kendi fiziğimde, yüz anlamında ve oyuncuğunda çok az insan olduğunu düşünüyorum...

Ve gerçekten bu konuda kendimi takdir ediyorum, etmeye de devam edeceğim. Şarkıcılık, son 10 yıldır çok keyifle yaptığım bir iş ve onda da kendimi sahnede çok beğeniyorum. Ama tabii en başarılı olduğum konu, önce TV hayatı, aslında sinema ama onu yoğun yapamadığım için; TV, sinema, sahne diye gidiyor. Başarı demeyelim de, benim için önde gelen sıralamam bu. Ve tabii ki annelik konusunu zaman gösterecek.
Editör: Barış Köksal