Aytuğ Atıcı klasik anlamda görmeye alıştığımız Milletvekillerinden değil.
Aktivizmi öne çıkarır, deyimimi dostluğumuza binaen mazur görsün “atom karınca” gibidir.
Her konunun üzerine gider, aklına yatanları da soru önergeleri haline getirip hem Meclis gündemine taşır, hem medya ile paylaşarak halkın bilgilenmesini sağlar.
Atıcı sanırım TBMM başkanlığına en çok soru önergesi verenlerden biri belki de birincisidir.
Bu kadar çok önerge verirseniz, bazen kimi yanlışlara da düşersiniz.
Sonuçta hepimiz insanız ve yanlış yapmak, yazmak, anlaşılmak kaderimizde var.
Atıcı bu tür bir yanlışa yine bir önergeyle gündeme taşıdığı “Kumkuyu stol tipi hava alanının” akıbetini sorarken düşüyor.
Hem de başından sonuna kadar yanlışlıklarla dolu…
Örneğin önerge
“geçmiş dönemlerde bakanların sıklıkla gündeme getirerek Mersinlilere vadettiği ve son olarak 2011 yılında Valiliğin de yatırım gündeminde olduğu belirtilen Kumkuyu STOL tipi Havaalanı projesinde herhangi bir ilerleme olmamıştır” cümlesiyle başlıyor ki, 2000 yılından beri Kumkuyu sürecini bilinen/bilinmeyen, yazılan/yazılamayan neredeyse tüm detaylarına vakıf biri olarak söyleyeyim: 
Kumkuyu havaalanı 2001 yılında devletin hiçbir yatırım programında yer almamasına rağmen tamamen siyasi kaygılarla ve dönemin etkili bir Mersinli bakanının Valilik üzerinden il özel idaresini devreye sokmasıyla başlamış, fizibilitesi bile doğru dürüst yapılmayan zoraki bir projeydi.
O kadar gayri ciddi bir projeydi ki; 2000 yılı rakamlarıyla keşif bedeli 16,5 trilyon olarak tespit edilmesine rağmen, Ocak 2001’ de yapılan ilk ihalede %18 kırım yapan firmaya verilmiş, ancak aynı Bakanın girişimleri sonucu gönderdiği müfettişlerin iptal etmesiyle, yeniden ihaleye çıkılmıştır. İkinci ihaleyi başka bir konsorsiyum (Haznedaroğlu-Öztaş ortak girişimi) %47 kırımla işi üstlenmiştir.
Projenin gayri ciddiliğini gösteren en ciddi somut örnek bir havaalanı ihalesini yapan, değerlendiren, kararını veren komisyonun başkanı dönemin Mersin Vali yardımcılarından biridir.
2 Nisan 2001 günü bu neredeyse %50’ ye yaklaşan kırımla proje yapımını üstlenen girişim grubu ihaleyi kazanmıştır da ne olmuştur?
Olan şudur: Aynı dönemde Türkiye tarihinin en büyük ekonomik felaketlerinden biriyle karşılaşmış, yaraları sarmak üzere Dünya Bankasından göreve çağrılıp ekonominin başına geçirilen Kemal Derviş ilk iş olarak bir tasarruf genelgesi yayınlar. Öyle bir genelgedir ki bu; bırakın havaalanı yapımını, il özel idarelerinin alacağı tek bir araç bile Bakanlık iznine bağlanır.
3 Mayıs 2001’ deki genelgenin ardından zaten borca batmış tüm kamu kurumları gibi il özel idareleri de başlamış ve başlayacak tüm projeleri askıya alır.
Sözleşme imzaları tamamlanmış ve yer teslimi yapılmış Kumkuyu projesi de daha başlamadan çöpe atılır.
1990’ lar boyunca Mersinin en önemli tartışma konularından biri olan Havaalanı nereye yapılsın mevzuu da bir süre sonra canlanır ve yeniden gündeme oturur.
Ta 2007’ de AK Parti Tüzmen’ i Mersin’ den aday gösterinceye kadar.
Mayıs 2007’ de kent dinamikleriyle yaptığı ilk toplantıda Marmara bölgesine alternatif Çukurova metropolitan vahasını ve bu vahanın en lokomotifi olacak uluslararası Çukurova havalimanı projesinin önemini ve sadece bölgeye değil, ülkeye katacaklarını anlattık. Allah var Tüzmen üstüne düşeni fazlasıyla yaptı. O güne kadar tartışılıp duran Mersin-Adana arasında ve sadece bölgeye değil, henüz ateş topuna dönmemiş tüm Ortadoğu’ ya hizmet verecek bir hava limanı kısa zamanda projelendirildi, doğru yanlış yer tespiti yapıldı. 
Sonrasını yeterince yazıp çizdik, zaten tüm gelişmeler de Mersinlinin gözleri önünde cereyan etti.
Derdim, bugün de belirsizliği tüm bölgeyi meşgul eden Çukurova Havalimanıyla ilgili süreci anlatmak değil.
Atıcı’ nın TBMM Başkanlığına verdiği önergeye dönecek olursak;
Yukarıda da değindiğim gibi Kumkuyu projesi bir Mersin Özel İdaresi projesidir, ne dün ne bugün ne de 2011’ de, kısaca gelmiş geçmiş hiçbir devlet yatırım plan ve programında yer almamıştır. Esasen biz tam Çukurova havalimanının ete kemiğe bürünme heyecanını yaşarken dönemin Mersin Valisi Hüseyin Aksoy 2007 ortalarında Kumkuyu için düşünülen alanı gidip görür ve il özel idaresinin üst yetkilisi olarak son noktayı koyar: “Burası Mersine dar gelir”
Bu nedenle en azından son 15 yıldır Valiliğin hiçbir yatırım programında Kumkuyu diye bir gündem maddesi olmadı.
Bu durumda Atıcı’ nın aynı konuda yönelttiği diğer sorulara, örneğin;
“Mersinin Erdemli İlçesi Kumkuyu mevkiinde ihale edilerek inşaatına başlanan STOL tipi Havaalanı projesi hangi aşamadadır?” 
Sorusuna, yetkili Bakandan önce ben cevap vereyim: Bakanlığın yaptığı bir ihale yoktur. Mersin Valiliğinin İl Özel İdaresi üzerinden yaptığı ihale ise DSP-ANAP-DYP koalisyonu döneminde Başbakan Ecevit imzasıyla yayınlanan tasarruf tedbirleri çerçevesinde iptal edilmiş ve bir daha da masaya getirilmemiştir.
İptal edilmiş bir ihale için yine Atıcı’ nın sorduğu “Kumkuyu’ da STOL Tipi Havaalanı Projesi Bakanlığın yatırım programında var mıdır? Var ise ne zaman tamamlanması planlanmaktadır ve ne kadar bütçe ayrılmıştır?” sorusunun da cevabı bellidir ve Ulaştırma Bakanlığının ne dün, ne bugün hazırlanan hiçbir yatırım programında bu projenin izine rastlama imkânı yoktur.
Bu durumda Atıcı’ nın “Kumkuyu STOL Tipi Havaalanı Projesi Bakanlığın yatırım programından çıkarılmış ise gerekçesi nedir?” veya  “bugüne kadar proje ile ilgili ne kadar harcama yapılmıştır?” sorularının yanıtı da “programa girmiş bir yatırım yoktu ki, çıkarılsın” olacaktır. 
Sonuç; sonuçta bu tür yatırımlarda tek karar mercii olan Ulaştırma Bakanlığının Kumkuyu ile ilgili proje düzeyinde bile olsa hiçbir zaman havaalanı yapma düşüncesi olmadı. Yapılan yatırım olmayınca harcanan bir para ve ileriye yönelik kaynak ayırmaya da gerek yok.
Ve sözün özü; Mersin tüm gücünü, enerjisini Çukurova Bölgesel Havalimanı ve çevresinde yer alacak Dünya Ticaret Merkezi ile bölgeye hitap edecek ve Adana ile Mersin dinamiklerinin ortaklaşa gerçekleştireceği büyük bir fuara hasretmeli…
Bu Hava limanı sadece Çukurova için değil, Marmara bölgesinin olası bir afetle karşılaşması durumunda alternatif ulaşım destinasyonu özelliğiyle Türkiye adına da hayati önemdedir.