Mersin, Tarsus ve Adana’yı inceleyen Jansen, birbirine her şeyiyle bağlı bu üç kentle ilgili notlarını toparlayıp 1935 Nisan sonlarında İstanbul’a döner…
Bundan sonrası artık kendisine planlarını yapması ricasında bulunan Belediyelere ve o belediyelerin başkanlarına kalmıştır.
Jansen İstanbul’ a dönmüştür ama Çukurova’nın üç kentinde estirdiği rüzgâr dinecek gibi değildir.
5 Mayıs 1935 tarihli Yeni Mersin gazetesinde Ziya Toroğlu tarafından Jansen ile yapılan söyleşi sonrasında kaleme alınan, 4 gün sürecek “Prof. Jansen gözüyle Tarsus” başlıklı yazı dizisi yayınlanır ve kelimenin tam anlamıyla deprem etkisi yaratır.
Günümüzdeki Tarsus’a bile ışık tutacak, hangi dinamikleri öne çıkaracağının arayışındaki bir kente bugün bile yardımcı olacak o planı da, noktası virgülüne dokunmadan yayınlamayı, yıllardır hayal ettiğim Tarsus vizyonu ile birebir örtüşmesi nedeniyle de ayrıca önemsediğimi itiraf etmeliyim.
“Prof Jansen gözüyle Tarsus” başlığını taşıyan Mayıs 1935’ teki o yazı dizisi “Tarsus Çukurova’nın Mesiresi Olabilir” alt başlığıyla yayınlanmıştır ve Jansen’in kent hakkındaki izlenimleri yanında görüşlerine de yer vermesi nedeniyle hayli ilginç bir belgesel niteliğindedir.
Ziya Toroğlu imzasıyla ilk bölümü Yeni Mersin Gazetesinin 4 Mayıs 1935 Pazar günkü nüshasında yayınlanan yazı dizisinin Tarsus bölümünü noktasını değiştirmeden ama yeni nesilin anlamakta zorluk çekeceği olasılığına karşı bazı orijinal kelimelerin bugünkü karşılığına da yer vererek olduğu gibi yayınlıyorum. 
“Profesör Yansen Gözüyle Tarsus…
Jansen; cazip bir eser mevzuu bulmuş sanatkâr neşesiyle akşama kadar notlar alarak ve fotoğraflar çekerek Tarsus’u gezdi. Tabiatın buraya bahşettiği hazinelerden, toprağın yetiştirme kabiliyeti ile denk giden su mebzuliyetine (bolluğuna) hayran kaldı. Tarihten eski zamanlara kültürü uzanan bu şehrin rağbet tılsımını buluyor gibi oldu. Burada vaktiyle başlanmış imar devriyle son seneler zarfında başarılan yenilikler arasında uzun bir atalet zamanı geçirilmiş olmasına acıdı.
Profesör; Adana’da avuca sığmaz koca bir nehir ile Mersin’de apaçık bir denizden başka karakteristik noktalar bulamadığını söylüyordu. Hâlbuki Tarsus;
1-Gözlü Kulesi ile bir bakışta Torosları, tarihin Gülek Boğazını, Eshabülkehf dağını kucaklayan bir ufka ve diğer taraftan denize kadar uzanan yeşil ovaya hâkim bir tepeye maliktir.
2-Eskiden beyaz kömür olarak kullanılan şelalesi bu defa da ruhları tasfiye edecek abuhayat kaynağı olmaya namzettir.
3-Şehrin ortasından geçen ırmakları kıymetli bir menbadır. 
Bu üç esas şehircilik bakımından tebarüz ettirilir (öne çıkarılır) ise Tarsus’un, Mersin ve Adana’dan daimi ziyaretçi çekecek kudrette pitoresk (tablo güzelliğinde manzara) hale getirileceğini mümkün görmektedir.
Profesöre göre; bu noktaları toplamak üzere bir parkın yanındaki ırmak kenarından Gözlü Kule’ye diğeri mukabil taraftan şelaleye uzanacak ve bu iki merkezi de şehir ortasından geçen ırmak boyundan birbirine kavuşturacak bir tur (gezinti) yolu açılacaktır. Şehircilikte (Yeşil Yurd) tabir edilen şekilde yapılacak bu yol, etrafını sık ağaçlıklı, yürünecek yeri toza karşı çim ekilecek ve yayaya hasredilecektir. Müsait mahalleler bulundukça ırmağın iki tarafına üçer metre olarak inkisam (bölünme) edilecek bu yolun ortasından ancak ırmağın görünüşü çok güzel olacaktır. Aynı zamanda bu yeşil yol sıcaktan bunalan çarşı ile mahalleyi ikiye ayıracağından şehrin ortasında ağaçlıklı hava çeken sulak bir menfez açılmış olacaktır.
Şehre hava ve ferahlık verecek, ikinci çarede (aşamada) çarşı ve mahalle arasında kalan köhne ebniyelerin (binalar) bulunduğu yerleri meydan bahçesi haline getirmektir.  Bu suretle göze batan harap kısımlar da ortadan kalkacaktır. Açılan yerlere civar üst üste binmiş bahçesiz evlerin, kızgın duvarların şehre verdiği kuraklık manzarası, bu meydanlar ile yolların kesif (yoğun) bir halde ağaçlandırılmasıyla izale edilecektir. Profesör Jansen iklimimizde mebzulen (değersiz sayılacak kadar bol) yetişen ağaçlar hakkında da notlar almıştır.
Her mevsim yeşil kalan, çabuk yetişen ve iklim hususiyeti verecek ağaçların nerelere ne tarzlarda dikilmeleri lazım geleceğini teferruat planlarında göstereceği tabiidir.
Üç şehirde fuzuli bir çok yollar açılmıştır. Bunlar Belediyelerin tamirat bütçelerini kemiriyormuş. Esas ihtiyaçlar için açılmış yollardan, insanlardan ziyade arabaların gideceği kısımlara vüs’at (genişlik) verilmesi fennen hatalıdır. Berlin’de caddeler 20 metre olduğu halde buralarda daha geniş caddeler açılmış olma arzusu sıcak memleketler için çok yanlıştır. Avrupa’nın böyle geniş caddelerinden aynı istikamette 4 giden, 4 gelen olmak üzere akşamları saatlerce sekiz dizi otomobil vesair vesaiti nakliye akını geçtiği malumdur. Bu iş nüfus kesafeti (yoğunluğu) meselesidir. Buradaki caddeler de iki arabanın serbest geçeceği kadar bir yerin arabalara tahsisi ve geri kalacak genişliğin yaya kaldırımlarına ilavesi lazımdır. “
Ziya Toroğlu imzalı Mayıs 1935 tarihli yazı dizisinin diğer bölümleri bir sonraki yazıda…