Bir meslek düşünün ki, bitirmesi zor ve meşakkatli  fakat mezun olduktan sonra kıymeti harbiyesi olmasın. Bir meslek düşünün ki, içerisinde sanatı, inceliği, estetiği, yaratıcılığı barındırsın ama o mesleğin sahiplerinden çok, o meslekle uzaktan yakından ilgisi olmayan kişiler tarafından kaba saba bir tarz ve üslupla icra edilsin. (İstisnalar kaideyi bozmaz)

Nasıl ki bir kalp damar cerrahının ameliyatını bir bir diş hekimi yapamazsa, nasıl ki bir marangozun işini bir ayakkabı boyacısı yapamazsa, nasıl ki bir öğretmenin mesleğini bir hemşire icra edemez ise, iç mimarlık mesleğini de dört yıllık iç mimarlık fakültelerinden mezun olan kişilerden başkası icra etmemeli. Bu o öğrencilerin emeğine saygısızlık olmaz mı?
Fakat günümüzde bu meslek gurubunun hakkı verilemediği, bu meslek mensubu kişilere yetki verilmediği için herkes içmimarlık yapabilme hakkını kendisinde görüyor. Düşünebiliyor musunuz ki bir içmimarın kendi çizdiği bir iç mimari projeye imza atma hakkı yok. Bu önemsiz sayılıyor.

Yetki olmayınca görselleştirme programı kullanabilen herkes bu mesleği yapmaya soyunuyor ve ortaya çoğu zaman iç mimariden uzak, herhangi bir tasarım değeri olmayan, fonksiyonelliği yetersiz, ses ve ışık dengelerinden bir haber mekanlar yaratılıyor. Ve işin en kötü tarafı birçok işveren bu mesleği layıkıyla icra eden bir meslek erbabının tasarımından bir haber olduğu için, yapılan bu uygunsuz tasarımları yeterli ve güzel buluyor. Hani derler ya daha iyisini görene kadar en iyisi bu. Avrupa ülkelerinde İç mimarlara verilen değerin dörtte biri ülkemizde verilirse, işverenlerin ‘’daha iyisini’’ göreceklerinden şüphem yok.

Yapı ruhsatı aşamasında mimari, statik, elektrik, mekanik ve peyzaj projelerinin yanısıra içmimari projeler aranmıyor. Daha sonra kullanışlılığı olmayan, güvenliği olmayan tasarımlar çıkıyor ortaya. En son Adana da ki öğrenci yurdunda bir örneğini gördük. Bu vahim olaydan sonra içmimarlar odası şöyle bir açıklama yaptı;

‘’Adana’da meydana gelen vahim yurt faciasının en önemli nedenlerinden bir tanesi uzman görüşleri alınmadan proje ve uygulama denetiminden geçmeden yerleştirilen, yangın dayanım sınıfı konaklama amaçlı tesislere, uygun olmayan yangın sırasında zehirli gaz çıkaran donanımlardır.

İç mekânlar tasarlanırken yapı sınıfı ve kullanım amacı dikkate alınarak tasarlanır ve uygulanacak malzemelerin yangın dayanım sınıfları binaların yangından korunmasına dair yönetmelik hükümlerince hesaplanarak ilgili uzmanlarca denetlenmelidir.

Bir iç mekânda 90 saniye yangın dumanına maruz kalmak hayati tehlikeye sebep olur. İç mekânlar tasarlarken yangın kaçış mesafelerini ve iç mekanlarda kullanacakları malzemelerin yangın dayanımlarını, binaların yangından korunması hakkında yönetmelik kriterlerine göre tasarlamalıdır.

Yapılarda İç mekân donanımına ilişkin işlerin ve denetimlerinin, alanında uzman içmimarlarca yapılmasının yasal bir zorunluluk haline getirilmesi, imar mevzuatında mimari projeye ek olarak içmimari projenin de talep edilmesinin kamu yararı ve güvenliği açısından yapı üretim ve denetim süreçlerinde içmimarlık uzmanlık alanından yararlanılmaması ve bu süreçlerde içmimarların bulunmamasının bir sonucu olup, yapı üretim süreçlerinde ve yapı denetim kuruluşlarında içmimar bulunması gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.’’

Bu mesleğin önemini ille de bir faciadan sonra anlamamalıyız.

İç mimarlık mesleği özel yetenek sınavı ile öğrenci alan fakültelerden mezun olmuş kişiler tarafından icra edilmelidir. Çünkü öğrencilik hayatları boyunca sabahlara kadar proje ve maket yapan, sinir bozucu jürilerle hazırlamış oldukları projeleri profesörlere, eğitmenlere, tasarımcılara sunmaya çalışan, onların zor ve katı sorularına cevap vermeye çalışan öğrencilerin hakkını üniversite hayatından sonra atıldıkları gerçek hayatta ta vermek gerekir.