Önce yapıyorlar , ediyorlar, sonra kamu vicdanını rahatlatmak lazım diyebiliyorlar.
Yani başlarına buyruk yaptıklarını , kamuya uyarlayıp, kamunun diğer bir tabirle halkın kabul edebilecekleri kıvama getirmek lazım anlamına geliyor.
Vatandaşın vicdanı ne zaman rahatladı ki şimdi rahatlasın!!
Yapılanlar ayan beyan ortada iken , kimin ne kadar içine siner! 
Kamu vicdanı diye bir şey var, bürokratlar bunu çok iyi biliyor , önce halka rağmen , halkın tasvip etmediği bir çok uygulamayı yapıyor, sonra da her vicdana göre ayrı şerbet veriyor! Bunun adına da kamu vicdanını rahatlatmak deniyor. Adı kamu olsa da halkımız çok renkli bir etnik yapıya sahip..
Rahatlamaz bu milletin vicdanı.. 
Yıllardır yurdun her köşesinden, hatta her mahallesinden çıkan şehitlerin acıları hala ailelerin yüreklerinde..Çocukları yetim..Eşleri dul..Bir yanları hep eksik ..Geleceğe yetim yetiştiriyoruz.
Rahatlatamazsınız bu milletin vicdanını ..
Sırf sizden farklı düşünceye sahip oldukları için yüzlerce insan yıllardır demir parmaklıklar arkasında yatarken,  kendinizden olanları bir ayda bırakıverdiğinizi gördü bu millet.
Halk, milli emniyet ve milli güvenliğin sahip olduğu onca silah bizi  korumak, kollamak içinse,  neden demokratik ve  yasal haklarını kullanmak üzere meydanlara çıktığında çocuklarımız üzerinde kullanıyor sorusunu hala soruyor. Orantısız güç kullanımı, biber gazı , tomalardan sıkılan tazyikli sular , coplamaların yanı sıra yerlerde saçlarından sürüklenen kız öğrenciler ,ölenler, yaralananlar, gözlerini kaybedenler,  halen hafızalarda.. 
Halk , üniversitelerde öğrenci veya öğretim üyelerinin mesleksel,toplumsal ve sosyal  sorunlar hakkında görüş bildirmesi veya bazı karar ve uygulamaları protesto etmesinden daha normal bir şey olamaz diye düşünüyor. Demokrasinin ilkelerinin  bunu gerektirdiğine inanıyor. Üniversitede bunu yapamazsanız, o ülkede demokrasiden söz edemezsiniz değil mi? 
Adaletin keskin kılıcını tutan eller “ellerinizde..”Adalete ve basına güvenmiyor bu halk..Yandaşlığın bu kadarı yaşanmadı daha önce bu ülke topraklarında.. Garip olan da ne biliyor musunuz, yıllardır iktidar yandaşı olan yazılı ve görsel yayın yapan basın kuruluşları birdenbire ters döndüler.
150 yıl sonra gerçekleşen Marmaray rüyasını gölgeleyen 17 Aralık olaylarının ardından , yıllardır nefesi bile birlikte aldığınız cemaatle ters düştünüz. Bu da düşündürücü.. 
Madem bu paralel yapı, milletin menfaatini düşünüyordu  da , iktidara mensup kim varsa dinledi, takip etti  ve bunu uzun zamandır yapıyordu da neden milletin değil de kendi menfaati zarara uğrayınca çıkardı ortaya? 
Millete başta sağlık , ulaşım, engelliye maaş desteği hizmetleriniz inkar edilemez bir gerçek iken, yine milletin çocuk sayısı , kürtaj , öğrenci evleri gibi, özel hayatına kadar girdiğinizde rahatsız oldu bu millet.. 
Daha önce ki iktidarlar tarafından getirilen başörtüsü yasağını ki işte bu da halka rağmen yapılmış bir uygulama ki yasaklanmamalı idi ,  kaldırdınız güzel, fakat bu seferde başı açıklara laf etmeye başladınız.
Profesörü, doktoru yok sayıp, bir çok polisin ve emniyet müdürünün görev  yeri değiştirilirken , bu insanların da aileleri var, eşleri ve çocukları var, okulları var demediniz. Yoksa bu insanlarda mı cemaatin adamı? 
Halk, kızların küçük yaşta evlendirilmesinin meşrulaştırılmasını , görevi kötüye kullanarak şahsi menfaat sağlayanları,kamu düzenini bozanları,yolsuzluk yapanları ve adam kayıranları, bölücü terör örgütü ile işbirliği yapanları, örtülü ödenekten yabancı terör örgütüne para aktaranları, anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesini yok edenleri, anayasanın değişmez maddelerini değiştirmeye çalışanları, mevcut anayasal düzene aykırı davranmak gibi fiili hareketlerde bulunanları haksız yere özgürlükleri ellerinden alınarak yıllardır hapis tutulanları, faili meçhul cinayetlerin neden  işlendiğini, birilerinin cebini doldurmak adına bir çok masum esnafın ve insanın borcunu ikiye katlayan dövizin veya altının neden bir gecede yükseldiğini görüyor ve biliyor.
Fakat bir şey daha biliyor halk kimi seçerse seçsin, yönetim sadece biçim değiştiriyor.  
Parti bayrakları ve sesli anonsları ile 30 Mart’ a hazırlanan adaylar, sokak sokak , mahalle mahalle geziyorlar.Kendilerini tanıtıyorlar, sorunları dinliyorlar..Sonra ne mi oluyor.Ola ki sandıktan çıkıyor. İşte o zaman ayağına kadar gidip oy istediği vatandaşa kapılarını kapatmakla başlıyor işe..Hemen bir bürokrasi çemberine giriveriyor.Halk hak getire! 
Vatandaş, yanı başındaki bürokrasi ve siyasi iktidar ile yasama, yürütme ve yargının kendilerini  korumak kollamak, hizmet etmek için var olduğundan şüphe eder hale geldi.
Vatandaş , kendilerini yönetenlerin seçimle sandıktan çıkanlar değil de kapitalistler, komünistler, ,ABD, AB, hatta diğer uluslararası güçler  ve uzakta olan herkes olabilir diye düşünmeye başladı. Haksız mı?  
Halk biliyor ki , aynı zihniyet devam ettikçe sandıktan kim çıkarsa çıksın  “kendisine rağmen” yönetilecek bu ülke.. Ve kim ne derse desin, bu gidişle hiçbir şerbet kamu vicdanını rahatlatmaya yetmeyecek!