Ankaralı Zehra Altın, Malezya’da birlikte üniversite okuduğu Uygur Türkü arkadaşının ve ailesinin Çin’de kaybolduğunu iddia etti. Altın, arkadaşının bulunması için yardım isteyerek, “Arkadaşım ‘annem babamdan haber almadan yaşayamam’ diyerek kendini adeta kara kuyuya attı. Annesinin profil fotoğrafını değiştiriyor ve bu şifre ‘Artık yardıma ihtiyacımız var abla bir şeyler yap’ anlamına geliyor. Biran önce sapasağlam ortaya çıkmasını temenni ediyorum” dedi.

2009 yılında Teknoloji Üniversitesinde okumak için Malezya’ya giden Zehra Altın, orada Uygur Türkü Gulgina Tashmemet ile tanıştı. Tanıştıktan sonra abla kardeş gibi geçinen ikili, Malezya’da aynı evde yaşadı. Okul bittikten sonra Altın Türkiye’ye dönerken, Tashmemet, Malezya’da okumaya devam etti. Ancak Çin’in Uygur özerk bölgesinde yaşayan ailesinden haber alamayan Gulgina zor şartlarda da olsa ailesinin yanına dönmeye karar verdi. Ablası ile konuşan Tashmemet, kendi aralarında kurdukları şifreli diyalog sonrası Zehra Altın’ı arayarak helallik istedi ve Çin’e doğru hareket etti. Zehra Altın o günden sonra Gulgina Tashmemet ve ailesine ulaşamadı. Altın, üzerinden 6 ay geçmesine rağmen çok sevdiği arkadaşına ulaşamayınca onu bulmak için Türkiye’de kampanya başlattı. Hazırladığı dövizlerle Ankara’nın her yerinde gezerek ülke büyüklerinden arkadaşının bulunabilmesi için yardım talep eden Altın, İhlas Haber Ajansına (İHA) yaptığı açıklamada, "Arkadaşımla 2009 senesinde Malezya’da tanıştık. Birlikte 4.5 sene okul okuduk. Bu sürede benim en yakın arkadaşımdı. Kendisi Uygur kökenli. Uygur özerk bölgesinde yaşıyor. Bizim üniversitede bilgisayar mühendisliği okuyup bitirdi. Master da yaptı. Kendisinden 6 aydır haber alamıyoruz. Ablası Almanya’da ailesi Çin’in Uygur özerk bölgesinde yaşıyor. Ailesinden haber alamadığı için Aralık ayının sonuna doğru tekrardan Malezya’dan Çin’e döndü. O sırada beni de aradı ve helallik istedi. Bu olayları ben ablasından öğrendim. Ablası sürekli onu uyarmış ve ‘kesinlikle oraya dönme’ diye. Çünkü Nisan 2017’den beri 1 milyona yakın insanın orada hapis olduğunu söylemiş ablası. Kardeşini bir türlü ikna edememiş. Arkadaşım ‘annem babamdan haber almadan yaşayamam’ diyerek kendini adeta kara kuyuya attı" ifadelerini kullandı.

Sosyal medya üzerinden profil resmi değiştirerek irtibat kurdular

Çin’e dönmeden önce ablası ile Gulgina’nın şifreli bir konuşma yöntemi geliştirdiğini belirten Altın, "Instagram ve Facebook kullanmak yasak. Oranın kendi sosyal medya uygulaması üzerinden şifreli bir haberleşme yöntemi kuruyorlar. İşte şifre olarak ablası ‘vardığı an profil resmini değiştirirsen ben oraya vardığını anlayacağım’ demiş. O da oraya varınca profil resmini değiştiriyor. Ablası biraz rahatlıyor. Eve varınca bir kez daha değiştirince ablası eve sağ salim vardığını anlıyor. Fakat belli bir süre sonra annesinin de fotoğrafını değiştiriyor. Bu ise ‘Artık yardıma ihtiyacımız var. Abla bir şeyler yap’ anlamına geliyor. Bu olay aralık ayının sonuna doğru oluyor. Profil fotoğrafı değiştiği andan itibaren hiçbir şekilde aileden ve arkadaşımdan haber alamıyoruz" şeklinde konuştu.

"Çin’in uyguladığı eğitim kampından bir kişi Türkiye sayesinde kurtulmuş"

Bir kişinin Çin’de uygulanan kamptan (Political Re-education Champ) çıktığını kaydeden Altın, "Çıkabilmesinin sebebi de Türk üniversitelerinde okumuş. Ben ve arkadaşım ise Malezya Üniversitesinde okuduk. Çin’in uyguladığı kamptan çıkan bu kişinin erkek mi kız mı o bile saklanıyor. Kişiye ulaşmak imkansız, oranın sosyal medya hesabından ulaştığınız an sizi engelliyorlar. Çin darbe niteliğinde Uygur’da Sincan özerk bölgesinde sürekli bu tarz kamplar açıyor. İnsanları oraya topluyor" diye konuştu.

"Biran önce sapasağlam ortaya çıkmasını temenni ediyorum"

Kime söylese ‘Çin’de bir yerlerdeyse’ cevabını aldığını kaydeden Zehra Altın konuşmasının devamında şunları kaydetti:

"Fakat ablasıyla ‘eğer başıma bir şey gelirse’ diyerek bu planları yapıyorlar. Hepsi de sırasıyla oluyor. Biz kardeşimizi arıyoruz ve ulaşamıyoruz. Biran önce sapasağlam ortaya çıkmasını temenni ediyorum. Ablasıyla bu sabah konuştum. Bu eğitim kamplarında 90 kişinin bir arada tutulduğu, lavabonun olduğu ama banyo yapma imkanlarının olmadığı bir ortam olduğunu öğrendim. Resmen o halkın hayvan muamelesi görmesi için onları oraya götürmüşler. Eğitim kampıymış sözde, öyle bir şey yok ve Çin’in tek derdi Uygur kardeşlerimin yüreğinde taşıdıkları İslam. Arkadaşımın saçı kapalıydı Malezya’ya geldiğinde ama Çin’e giderken korkudan açtı. Uygur milleti orada asimile edilmeye çalışılıyor. Biz onların din kardeşiyiz. Bizim onlarla atalarımız bir. Milliyetçi damarımızı önde tutarsak Uygur kardeşlerimiz için bir şeyler yapabiliriz."
Kaynak: iha