ABD’nin Southern Methodist Üniversitesi’nde geliştirilen yeni nesil bir casus yazılım kullanıcıların klavye seslerinden yazılanları tespit etmeyi başardı. Casus yazılım ve kişisel verilerin korunması hakkında açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Taner Çevik, “Klavyede yazılan metni tuş seslerinden yola çıkarak tahmin etme yöntemi ütopik bir yaklaşım. Kişisel verilerimizi kendi isteğimizle hâlihazırda paylaşıyoruz” dedi.

Southern Methodist University’e(SMU) bağlı Darwin Deason Siber Güvenlik Teknolojisi araştırmacıları, bilgisayar klavyesinde yazı yazarken oluşan akustik sinyal ya da ses dalgalarının, cep telefonlarıyla başarılı bir şekilde tespit edilebilen bir yazılım geliştirdi. İstanbul Aydın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yazılım Mühendisliği (İNG) Bölüm Başkanı Doç. Dr. Taner Çevik, casus yazılım ve günümüzde giderek tartışmalı hale gelen ‘kişisel verilerin korunması’ konusunu değerlendirdi. Çevik, “Klavyede yazılan metni tuş seslerinden yola çıkarak tahmin etme yöntemi ütopik bir yaklaşım. Yazılımın başarı oranı yüzde 40’larda kaldı. Bugün sosyal medya kullanarak kişisel verilerimizi kendi isteğimizle tüm dünya ile paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Metni tuş seslerinden tahmin etmek ütopik bir yaklaşım’

SMU araştırmacıları tarafından geliştirilen yazılımı değerlendiren Taner Çevik, “Klavyede yazılan metni tuş seslerinden yola çıkarak tahmin etme yöntemi ütopik bir yaklaşım. Makine öğrenmesinin temelinde eğitme gelir. Uygulamanızı eğitmeniz için ciddi miktarda veri setine ihtiyacınız var. Bununla birlikte, kullanılan klavyenin türü, bunun yanı sıra klavyeyi kullanan kişinin fiziksel özellikleri, hatta ve hatta o anki ruh hali bile tuş takımına uygulanan basıncı ve dolayısıyla tuşlardan çıkacak ses dalgalarının niteliklerini etkileyeceğinden bunları doğru şekilde anlamlandırmak o kadar da kolay değil. Keza geliştirilen yazılımın başarı oranı yüzde 40’larda kaldı” ifadelerinde bulundu.

"Kişisel verilerimiz tüm dünyaya açık"

Günümüzde kişisel verilere sahip olmak için ‘casus yazılımlara’ ihtiyaç duyulmadığının altını çizen Çevik, “Hâlihazırda zaten bütün bilgilerimiz bütün dünyaya açık. Mikrofon ve kamera gibi donanıma sahip bütün elektronik cihazlarda yüklü herhangi bir uygulama, sizin ortamda konuştuğunuz tüm sesleri ve sizin görüntünüzü sizin izniniz olmadan alıp bir yerlere transfer edebilir. Buna akıllı televizyonlar da dâhil. Aynı şekilde, birçok kişinin akıllı telefonunda Facebook, Instagram, Twitter, WhatsApp gibi uygulamalar mevcut. Bu uygulamaları aktive ederken bilgi paylaşımı yapmalarına izin veriyoruz. Arka planda sizin telefonunuzda kayıtlı olan verilerinizden (resimler, videolar dâhil) ne kadarını nereye gönderiyor, ya da kimlerle paylaşıyor bilgimiz var mı? Ya da bu uygulamaların sahibi şirketler kime ne garantisi veriyor? Facebook, seçimleri manipüle etmek amacıyla kullanıcıların verilerini bir veri işleme şirketiyle paylaştı. Bazı insanlara komplo teorisi olarak gelebilir ancak bu şirketlerin yerleşik olduğu ülke olan ABD, bu sayede tüm dünyadan korkunç hacimde bir istihbarat toplayabiliyor. İnsanların yaşam tarzlarından tutun da özel hayatlarına kadar birçok konuda bilgi sahibi olabiliyorlar. Hem de ücretsiz. ABD tarafından bakarsanız ne kadar müthiş bir şey.

“Tüm veriler aktarılabilir”

Bütün dünyada bilgi aktarımında bulunulduğunu ifade eden Çevik, ”Bu uygulamalar sayesinde, sizin telefonunuz ya da bilgisayarınız üzerinde yaptığınız finansal işlemlerden tutun şifrelerinize kadar her şey paylaşılabilir veri haline geliyor. Daha da ötesinde kullandığımız işletim sistemleri, bilgisayarlarımızın ya da akıllı telefonlarımızın tüm donanımlarını koordine ederek kullanıcı bilgisi dışında ‘tüm verileri’ dünyanın diğer bir ucundaki başka bir bilgisayara işlenmek üzere aktarabilir. Bugünkü teknolojiyle bu mümkün” şeklinde konuştu.

Kaynak: iha