Sanırsınız ki, seçimlerden yeni çıkmış bir iktidar var ve bu iktidar mevcut sistemle hizmet veremeyeceğini iddia edip, işin başında değişim talep ediyor.
Hani Kasım 2002 seçimlerinden çıkan AK Parti olsa tamam diyeceğiz.
Ama öyle değil, 15 yıldır bu ülkeyi yöneten bir iktidar ve bu iktidardan da öte, direksiyonu tek bir gün başkasına vermemiş, tüm dönemin tüm kararlarını tek başına almış bir Erdoğan var.
Ve aynı Erdoğan şimdi çıkmış, "ayağımdaki prangaları çözün, çift başlılığı bitirin, ülkeyi uçurayım" diyor.
İstediği değişikliklere 16 Nisan' da evet dersek, 17 Nisan' da ne yapacak ki, her şey daha iyi olacak?
Tıkanan Ekonomi mi bir anda düzelecek?
Partili Cumhurbaşkanlığına geçince ne değişecek te, 5 yıldır 140-150 milyar dolar seviyesinde duvara dayanan ihracat patlayıp 500 milyar dolar olacak?
Orta gelir tuzağına düşmüş ülkede yıllardır 10 bin doların üzerine çıkamayan aksine durmadan gerileyen milli gelir hangi sihirli dokunuşla aynı Erdoğan'ın koyduğu 2023 hedefine, 25 bin dolara çıkacak?
Borç sarmalında nefes alamaz hale gelen aileler, hangi beklenti umuduyla ve hangi yeni kaynakla borç ödeyip, yeniden çarşıya ?
Enflasyon mu düşecek?
Her dört gençten birinin iş aradığı ülkede, toplumu çürüten işsizliğe çare mi bulunacak?
İlikleri kurumuş halkın tasarrufları dibe vurduğuna göre, hangi kaynakla yatırım yapılacak ta, yeni istihdam kapıları açılacak?
Ülke birikimleri yatırım yapmaya yetmediğine ve tek çare olarak yabancı kaynağa ihtiyaç duyulduğuna göre, yabancı yatırımcı hangi beklentiyle gelip doğrudan yatırım yapacak?
Dünya bilişim çağının sınırlarını zorlarken, hangi eğitim programı, hangi yaratıcı kadrolarla hafriyat/inşaattan başka alanda gelişme gösteremeyen ülke 4.0 sanayine geçecek?
"Verin bana yetkiyi, tek başıma bu ülkeyi uçurayım" dendiğinde, 15 yıldır hangi yetki eksikliği elinizi tutuyor masum sorusuna cevap aramak zorundayız.
Yargı mı engel? 
Yasama mı?
Şu makalenin kaleme alındığı gün taranan Resmi Gazetenin son bir haftalık arşivi yasamanın parmak ısırtan performansını yeterince anlatır;
22,25 ve 31 Mart 2017 tarihlerinde üç günde Meclisin kabul ettiği 100 kanun yayınlanıp yürürlüğe giriyor.
16 Nisanda evet çıkınca Parlamento, 100 yerine 500 yasa mı çıkarır hale gelecek?
 500 yasa çıkarınca refaha mı ereceğiz?
Onca emek verdiğimiz, yıllarca dişimiz, tırnağımızla tesisler dikip, marka oluşturmaya çalıştığımız Turizmin içler acısı haline mi derman olacak tüm yetkileri elinde toplayan Cumhurbaşkanlığı modeli?
200 yıllık batılılaşma, 55 yıllık AB hayalini bir çırpıda silip atmayı göze alan kavgacı dilin hakim olduğu ülkeye mi akacak yabancılar?
Tümünün cevabı belli sorulardan bunaldıysanız, tersten gideyim!
16 Nisan akşamı halk anayasa değişikliklerine hayır derse kıyamet mi kopacak?
Sanki her şey güllük gülistanlıktı da, 17 Nisanda tarumar olacak?
Bu ülkenin ekonomik, siyasi sorunları belli ve inanın bu referandum sandığından ne çıkarsa çıksın, hiç bir soruna derman olmayacak...
İnsanımızın, daha fazla demokrasi, daha çok özgürlük, çoğunlukçuluğa değil çoğulculuğa yelken açan, toplumu ayrıştıran değil 80 milyonu birleştiren kucaklayıcı anlayışa, tüm kesimleri ayağa kaldıracak yeni bir umut dolu hikayeye ve hepsinden önemlisi sağlıklı işleyen bir adalet sistemine ihtiyacı var.
"Evet" diyeceğini söyleyen milyonlarca kardeşinize, kapı komşunuza gerekçesini sorun, Erdoğan faktörü dışında söyleyecekleri elle tutulur tek argüman duyamazsınız...
Madem Erdoğan' ın elinde böyle bir sihirli değnek var ve 15 yılda yapamadıklarını, 17 Nisanda tüm yetkiyi eline alınca yapacak, o zaman masum  soruyla noktalayalım bugünkü yazıyı:
Ülkenin gecikmiş, ötelenmiş onca sorununun çözümünü neden 2019' a kadar erteliyoruz?
Sihirli değnekli kurtarıcı neden 17 Nisanda işe koyulmuyor da, iki yıl daha Godot' u bekler gibi gözler ufukta bekleyeceğiz?