Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi bünyesinde faaliyet gösteren çevrimiçi öğrenci topluluklarından Sinema Topluluğu, Ocak ayında ünlü sinema ve tiyatro oyuncu Ercan Kesal ile bir söyleşi gerçekleştirdi.

Moderatörlüğünü, Topluluk Koordinatörü Öğr. Gör. Meltem Cemiloğlu’nun yaptığı söyleşide, “Tarkovski’den Metin Erksan’a Kurmacanın Gücü” konusu ele alındı. Ercan Kesal, sinemada kurmaca metinler başta olmak üzere sinema ile ilgili birçok farklı konuya dikkat çekti. Özellikle, sinema ve edebiyat ilişkisine değinen Kesal, kendi sinema anlayışını da ortaya koydu.

Edebiyat ve sinema bağlantısına dikkat çekti

Edebiyat ve sinemanın ayrılmaz birer ikili olduğunu savunan Ercan Kesal, Metin Erksan’ın sinema tercihleri üzerinden bu iki otoriteye dikkat çekti. Kesal, “Metin Erksan’ın edebiyat tercihleri, onun sinemasını da belirleyen tercihlerdir. 60’lı yılların yönetmenlerinin de birçoğunun tercihi dönemin edebiyatçıları ile aynı olmuştur. Benim de ısrarla sinemacılara önerdiğim şey, kendi edebiyatçılarımızın eserlerini sinemaya dökmektir. Metin Erksan bunu yapmıştır. Fakir Baykurt’un, Necati Cumalı’nın, Peyami Safa’nın ve daha birçok edebiyatçımız eserlerini sinemaya dökmüştür. Modern edebiyat eserlerine çok büyük ilgi göstermiştir” dedi.

"Yeni edebiyatçılara yönelmek gerek"

Eski edebiyatçılardan ziyade yeni edebiyatçılara ve onların eserlerine yönelmenin gerektiğini söyleyen Kesal, yeni roman ve hikâyelerin sinemaya uyarlanmasının daha doğru olduğunu söyledi. Kesal, “Son dönemde yeni roman ve hikâyelere dönüş var, daha çok ilgi duyuluyor. Kitaplar, sinemaya uyarlanmaya başladı ve bununla birlikte birçok yönetmen ve senarist arkadaşım, edebiyatçılar ile ortak çalışmaya başladı. Artık sadece eski efsane edebiyatçılarımızın eserleri değil, yeni edebiyatçılarımızla da ortak çalışmak, onların hikâyelerini ve romanlarını sinemaya uyarlamak oldukça önem arz ediyor" diye konuştu.

“Senaryo bir fikir; hikâye ise sınırları olan bir metindir.”

Senaryo ve hikâye arasındaki farkların altını çizen Ercan Kesal, bu farkları şu sözlerle aktardı:

“Senaryo bir fikirdir, öncelikle bir cümlesi, mottosu ve derdi olması gerek. Senaryo iyi bir film için kendini feda eden, ölmeye razı bir metindir. Siz o meseleyi, fikri ve cümleyi bulursanız işiniz zaten kolay olur. Ondan sonra etrafını zaten örebilirsiniz. Önemli olan o fikri, mottoyu ve derdi bulmaktır. Hikâye ise başı sonu belli, kafanızda oluşturduğunuz sınırları belli olan metindir."

Tarkovski’yi yorumladı

Kesal, “Sinema dünyasında Tarkovski, çok enteresan ve güçlü bir isim. 6-7 filmi ile dünya sinemasının temel taşlarından birisi sayılan bir yönetmen olması bize ne kadar kuvvetli bir sinema anlayışı olduğunu göstermektedir. Tarkovski, sadece bir yönetmen değil, bunun dışında bir düşünür ve felsefecidir. Onun kitaplarından birisi olan “Mühürlenmiş Zaman” için sadece bir sinema kitabı demek yanlış olacaktır çünkü bu kitap aynı zamanda felsefe kitabıdır. Benim sinemaya olan ilgimi oluşturan şey, çok sevdiğim bir film, oyuncu ya da bir film çekmek, senaryo yazma isteği değil, yönetmenler ve onların hayatlarıydı. Özellikle Tarkovski’den çok etkilendim” diyerek Tarkovski hakkındaki düşüncelerini belirtti.

"Popüler sinema ilgimi çekmiyor"

Popüler ve endüstriyel sinemanın ilgi alanı dışında kaldığını belirten Kesal, popüler ve endüstriyel sinema ile ilgili olarak şunları söyledi:

“Popüler sinema benim ilgi alanımın dışında fakat sinema orada güçlü bir şekilde akıyor. Sinema artık endüstriyel bir iş haline geldi. Bu alan sinemanın kendini devam ettirebilmesi için olması gereken bir alan fakat ben popüler ve endüstriyel sinemaya ilgi duymuyorum. Bazen popüler sinema filmlerini merak edip izliyorum, anlamaya çalışıyorum ama çok heves ettiğim bir mecra değil."

Söyleşiyi izlemek isteyen vatandaşlar, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinin ekampus.anadolu.edu.tr adresinden söyleşinin video kaydına ulaşabilecek.
Kaynak: iha