Her yıl Mart ayında düzenli  olarak verilen “Çalışma Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü”  10-50 işçi çalıştıran küçük işyerleri; 51-250 işçi çalıştıran orta boy işyerleri; 251 ve üzerinde işçi çalıştıran büyük işyerleri olmak üzere, her kategoriye bir birincilik olmak üzere  üç kategoride törenle sahiplerini bulacak.
Ödül, genel olarak Türkiye’de çalışma hayatı içerisinde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili konulara daha fazla dikkat çekilmesini ve bu konulara ilişkin hassasiyet oluşturulmasını hedefliyor. Şimdilik sadece istihdam alanında toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına dikkat çekilmek isteniyor. Eh bu da bir şeydir  
Peki ne demek Toplumsal Cinsiyet Eşitliği? Kaçınız duydunuz?  “Eşitlik” kelimesi kaçınız için  bir matematik terimi olmasının dışında bir anlam ifade ediyor?  
Toplumsal cinsiyette eşitlik ,fırsatları kullanma, kaynakların ayrılması ve kullanımında, hizmetleri elde etmede bireyin cinsiyeti nedeniyle herhangi bir ayrımcılığa uğramaması kadınların mesleki nitelikleri ve istihdama erişim imkanlarının artırılması ,kadın-erkek çalışanlar arasındaki ücret farklılıklarının azaltılması anlamına geliyor.
 İşte  canımızı acıtan cümle. “anlamına  geliyor” ! Sadece “anlamına ”geliyor, ne yazık ki hala “ANLAM “ifade etmiyor.  İkisi arasında dağlar kadar fark var.
Hakların kullanımında, kadın ve erkek arasında çok büyük farklılıklar  ne yazık ki hala  mevcut. Kadınlar halen erkeklerin denetiminde , evin geçimine katkıda bulunmak için çalışma hayatına giriyor. Tarımda ücretsiz işçi, mevsimlik işçi , ev işçisi olarak çalışan kadınlar iş piyasasında da ancak düşük ücretli, sosyal güvencesiz işler bulabiliyor. Farkındasınız sanırım, toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü ki burada  erkeklerin istihdamının ön planda olması , kadınların eğitim düzeyinin yetersizliği ki günümüzde halen okuma yazma bilmeyen kadınlarımız var, çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin yetersizliği ki burada da çocuk ve  yaşlı anne ve baba bakımı var,  işyerindeki cinsel tacizler, kariyer imkanlarının ön yargılara bağlı olarak kısıtlı olması kadınların iş gücüne katılım oranını oldukça düşürüyor.Bir yanda evin temizlikçisi, aşçısı, ütücüsü, yaşlı ve hasta bakıcısı, annesi..Diğer yanda,değersizleştirilmiş ve görünmeyen kadın emeği.. 
Hangi çalışan kadın  doğum sonrası 6 aylık izin, 0-3 yaş bebeğine  mama ve bez katkısı, kendisine  güvenceli esnek çalışma sistemi, Organize Sanayi Bölgeleri’nde çalışıyorsa  ücretsiz kreş ve  çocuk parasında aylık nakit artışı istemez. Rüya gibi değil mi? Tabii ki bunların  hükümetin   en az 3 çocuk hedefinin yerine getirilmesi doğrultusunda gündeme geldiklerinin altını çizmek gerekir. Bu işte sosyal hakların oluşumu bakımından bir uyumsuzluk var ama neyse, bunu da 3 çocuk hedefi tutturulur ve bu da bir sosyal politika haline gelirse o zaman  göreceğiz zaten..
Kadınların ekonomiye katılması sadece kadını değil, kadın-erkek tüm toplumu ilgilendiriyor.Gönül istiyor ki çocuk sahibi olmak sadece çalışan annelerin değil, ailelerin ve toplumun sorumluluğunda olsun. Bu da toplumsal cinsiyet eşitliği yolunda atılacak en önemli adımdır.  Ev ve iş arasında sıkışan kadının yıpranması manevi yoksunluk içerisinde olmasının önüne böylelikle geçilebilir. Evdeki ve ailedeki huzurun ve düzenin devamı için bu gerekli bir düzenlemedir diye düşünüyorum. Daha sonraki adım, kamuda çalışan kadınların faydalandıkları doğum ve süt izinlerinden özel sektörde çalışan kadınlarında faydalanması olmalıdır.
Bir çok işveren  eşitlikten yana olduklarını söyleseler de, yaptıkları işler hep kendi ipliklerini boyamaya dayanır. Bir çok işveren için sigortasız ve ucuz iş gücünün dışında hiçbir şeyin önemi yoktur. Daha az maliyet , daha çok kazançtır onlar için.. 
Bir yanda iyi giyimli, modern, bakımlı, eğitimli iş kadınları hatta kadın patronlar, diğer yanda koca dayağı yiyen, şiddet gören, mağdur, bakımsız, evde ve işte çalışmaktan bir çok hastalık sahibi olmuş işçi kadınlar..
Hangi kadın sabahın kör karanlığında süt kokan bebeğini bırakıp işe giderken yüreğini evde bırakmaz? Hangi kadın yavrusu evde ateşler içerisinde hasta yatarken çalışabilir? Hangi kadın hastaneye yatırdığı anne veya babasını işten izin alamadığı için yalnız bırakmak zorunda  kalmak ister? Hangi kadın işten atılmamak için patronun ya da erkek arkadaşının tacizlerine boyu eğmek ister? Hangi kadın cinsiyetinden dolayı işinden olmak ister? Peki tüm bunlar yaşanmaya devam ederken ve edecekken eşitlik nerededir? İşte burada söz toplumsal sorumluluğa düşmektedir. 
Sayıları çok olmasa da kadın ve erkek çalışan sayısı eşit olan, aynı işi veya eşdeğer nitelikte işi yapan kadın ve erkek arasında ücret eşitsizliği olmayan ,varsa bu eşitsizliği gidermek için  önlem almış olan, kadın ve erkek çalışanlarının iş ve aile yaşamını uzlaştırmalarına yönelik somut önlemler alan, güncel ve önemli konuları konuları takip ederek çalışanlarına eğitimler verdireni sendikal örgütlenmelere izin veren , çalışanlar için çocuk bakım desteği veya hizmetleri sağlayan, kadınlara yasanın öngördüğü analık ve süt izinlerinin dışında isteğe bağlı ücretsiz izin hakkı veren, kadınları analık izninden sonra işe geri döndüğünde aynı pozisyonda çalıştırabilen hangi işyeri bu ödülü alacak..Bu nitelikleri taşıyan işyerlerinin sayıları arttıkça ülke ekonomisine pozitif katkıda bulunan  kadının  gücü de hissedilir derecede artacaktır. Bu nitelikleri taşıyan işyerlerinin çoğalması umudu ile..