Bir önceki makalede Mersin Davultepe' deki Gümüşkum tabiat parkının geçmişten günümüze geçirdiği süreci anlatmaya çalıştım.
Kaldığım yerden devam edeyim:
Komşu kıyıların uğradığı saldırılardan, sahil siteleri yağmasından bir biçimde kurtulan Davultepe kumsalıyla ilgili ne oldu da, bugünlerde ve birden bire gündeme geliverdi.
İşin altında Mesire Yerleri/Milli parklarla ilgili yasal düzenleme yatıyor ve olanlar da bu düzenlemeyle ilham perileri kafalarında uçuşmaya başlayanların akıllara seza projelerinde saklı…
2011 seçimlerinin ardından yeniden yapılanan AK Parti iktidarının Orman ve Su Bakanlığı, 14 Mayıs 2015’te Tabiat parkları diye tanımlanan tüm mesire yerlerini Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Dairesi Başkanlığına devreder ve bundan böyle bu mesire yerleriyle ilgili yapılacak tüm işlemlerin de bu Daire tarafından sürdürüleceği tebliğle duyurulur.
Orman Genel Müdürü tebliği  “Mesire Yerleri Yönetmeliği uygulamalarındaki aksaklıkların giderilmesi maksadıyla 296 sayılı Mesire Yerleri Uygulama Tebliği kaldırılıp yerine hazırlanan 300 sayılı Mesire Yerleri Uygulama Tebliği ülkemize ve teşkilatımıza hayırlı olsun” diye takdim etmektedir, ülke 7 Haziran seçimlerine koşarken…
Oysa bu anlamlı! Girizgahın hemen ardından tebliğ muradın ne olduğunu resmi olarak şöyle tanımlar; “Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek maksadıyla Orman Genel Müdürlüğünce tesis edilecek ve mevcut mesire yerlerinin ayrılması, onanması, planlanması, planlarının uygulanması, geliştirilmesi, işletilmesi, işlettirilmesi, yönetilmesi ve iptaline ilişkin usul ve esasları düzenlemek”
İşte, bu mesire yerlerine ayrılacak tabiat parkları tebliğinde yer alan “dinlenme, eğlenme, turistik hareketlere imkân verme” kutsal şekeri içinde yer alan “işlettirme” kelimesi nasılsa birilerini harekete geçirir.
Tüm ‘Tabiat Parklarında’ özel girişimcinin düzenleme yapmasının önü bu tebliğle açılırken yeni tebliğin uçurduğu ilham perisi birilerinin omzuna ‘Davultepe Tabiat Parkı’ turistik tesis yapımına cevaz veren A tipi, bu mümkün olmazsa günübirlikçilerin konaklayacağı B tipi mesire alanı olarak konar.
Alan birilerinin rüyalarını süslemektedir ama ortada küçük! bir sorun vardır. Sorun vardır çünkü burası 2010 yılında bilimsel bir araştırmaya konu olmuş ve nesli tükenmekte olan bir cins deniz kaplumbağalarının varlıklarını sürdürmeleri adına önemi balçıkla sıvanmayacak biçimde gerçeklikte ortaya çıkmıştır.
İster A tipi deyip oteller kondurun, ister B deyip günübirlik tesislerle yetinileceğini iddia edin, kaplumbağalar için tehlikenin azalmayacağı, artacağı gerçeği gün gibi aşikâr…
Nasıl mı?
Şöyle;  yüzme havuzlarından macera parklarına, Paintball alanlarından her türlü ürünün sergi ve satış yerlerine, paraşüt kulelerinden su kaydıraklarına varıncaya kadar yaklaşık 50 çeşit, her biri elli yere çekilebilecek tesisleşme mümkün…
Hem de nerede yapacaksınız bunu:
Gittikçe tükettiğimiz, her gün biraz daha kendi keyfimiz için milyonlarca yıllık yuvalarından ettiğimiz bizim dışımızda kalan canlıların, özellikle de deniz kaplumbağalarının 120 km’ ye kadar düşen Akdeniz’deki yumurtlama alanlarının %10’ una tekabül eden bu 3 km civarındaki sahilin yer aldığı alana göz dikilmiş…
Bu %10’ luk yumurtlama alan oranı öyle kafadan uydurulmuş bir şey değil, Ege Üniversitesi Su Ürünleri dergisinde 2010’ da yayınlanan “Davultepe 100. Yıl Kumsalında Deniz Kaplumbağası Yuvalama Potansiyelinin Belirlenmesi Üzerine Bir ön Çalışma” bilimsel çalışmasında yer veriliyor.
O çalışmayla anlatılıyor ki; aslında çevre aydınlatmasının, alana koyulacak duşların sesinin bile kaplumbağaların son sığınağı haline gelen Davultepe’ deki son korunaklı alanın keyfimiz için yok etmeye yemin ettiğimiz nesli tükenmekte olan canlılar için yaşamsal öneme sahip...
Birilerinin ellerini ovuşturarak mesire alanı ilan etme çabası, bu paha biçilmez vahanın ölüm fermanı mı? Yoksa halen umut var mı?
Aslında bir çözüm var: Bakanlık, Genel Müdürlük veya Adana Bölge Müdürlüğü hatta Orman ve Su Bakanlığının Mersindeki yetkililerine Davultepe’ nin öyle birilerinin at oynatacağı herhangi bir mesire alanından farklı durumu anlatılmalı, işin ciddiyetinin kavranması sağlanmalı.
Bunun için yapılacak iş kolay: İhale sürecinden vazgeçilir, mevcut alan korunur hatta bilim insanlarının bugüne yönelik dikkat çektiği kaplumbağaları rahatsız edecek her türlü mevcut düzenleme bile yeniden gözden geçirilmeli…
Unutmayın insanların mesire yapacağı, keyif çatacağı milyonlarca yer var ama Kaplumbağaların yeterince hayatlarını çaldığımız Davultepe’ nin gittikçe daralan alanı dışında yumurtlayacakları ikinci bir yuvaları yok, olanı da hoyratça yok etmişiz.
Bari son umut vahalarını bitirmeyelim, tabii insanlığımızdan eser kaldıysa…
Bakın Davultepe incelemesinin sonunda ne diyor konuya vakıf ve duyarlı bilim insanları*:
“Mersin – Erdemli arasındaki betonlaşması hala devam eden sahil şeridinde, çok kısa bir alan olmasına rağmen Davultepe 100. Yıl Kumsalı’na çalışma başlamadan önce yapılmış olması muhtemel olan yuvalar da dâhil edildiğinde toplam yuva sayısının 100’ e ulaşacağı düşünülmektedir. Özellikle C.mydas denilen türü için önemli olan bu alanın bundan sonraki üreme sezonlarında yapılacak olan uzun dönemli bilimsel çalışmalarla izlendiği takdirde elde edilecek veriler sonucunda özellikle C. mydas türü için Doğu Akdeniz’de önemli yuvalama alanları arasına girmesi muhtemel olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple koruma, izleme ve bilimsel araştırmalara bu kumsalda devam edilmelidir.” 
*(Mersin Üniversitesinden Prof Serap Ergene başkanlığındaki 5 kişilik çalışma ekibi)