Bir önceki yazıda bugün 3 dönem kuralının kalkmasıyla AK Partide de artık “beşikten mezara siyaset” yapma geleneğinin yerleşmeye başlamasını ve siyasal yaşamı Özal dönemine kadar uzanan siyasetçileri anlatmış ve batı ile aramızdaki siyaset yapma anlayışının farklılığını anlatmaya çalışmıştım.
Aslında derdim AK Parti vesilesiyle bu ülkede sadece beşikten mezara değil, bunun da ötesinde “dededen toruna, babadan oğula” siyaset yapma anlayışını anlatmak, örnekler vermek değil.
Obama’ nın köklerini aradığı Kenya’ da yaptığı bir konuşmayla gündeme getirdiği “siyaset yapmanın ömür boyu sürecek bir aktivite olmadığı” yönündeki hayli çarpıcı sözleri…
Aslında 4 yılla sınırlanan ve ancak bir dönem daha uzatılabilen başkanlık süresini anayasal hüküm haline getiren bir ülke ABD… Ve o nedenle Obama’ nın verdiği mesajın bilinmeyen yanı yok.
Başkanlıkla yönetilmesine rağmen kuvvetler ayrılığını alabildiğine öne çıkaran hatta kendi içinde bile yürütme ile yasama arasında sıkça görülen çatışmalar nedeniyle sistemi eleştirenler çıksa da, her kuvveti temsil eden gücün sınırlarını bildiği ve hiç kimsenin çizilen kırmızı çizgilere dokunmayı aklının ucundan geçirmediği bir ülke ABD…
Ve tek kutuplu hale gelen dünyanın şimdilik tek hâkimi kabul edilen ülkesinin lideri kim olursa olsun attığı her adım, sarf ettiği her cümle bir yerleri sarsar. Sadece başkan değil, FED’ in başındaki birinin dudaklarını oynatmasının dünya ekonomisine yön verdiği bir dünya gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
O nedenle şu 60 yılı aşkın ömrümde Kennedy, Clinton gibi iyileri de, Reagan ve bölgemizi ateşe atan baba oğul Bush gibi kötüleri yaptıklarıyla hatırlamak elbette mümkün.
Ama iş özellikle Obama’ ya gelince orada durup soluklanmak gerekiyor. Çünkü o dünyayı etkileyen tüm başkanlardan da farklı bir kişilik...
Dünyanın en güçlü aynı zamanda tek oyun kurucusu ülkesinin ilk farklı renkteki lideri...
Kendini iyi yetiştirmiş, kendisini dinleyenleri avucunun içine alacak kadar etkili bir hatip, zengin içerikli derinlikli kitaplar yazacak kadar birikimli bir entelektüel, iyi bir aile babası, sükuneti yaşamının her noktasına taşımış espritüel özetle mükemmelin ötesinde kişilik...
Yarım asır önce bırakın başkanlık rüyalarını, oy kullanmaları hayal edilemez Amerika'daki siyahilerin temsilcisi olarak ilk kez ülke Başkanlık koltuğuna oturması bile tek başlı başına tarihe not düşülmesi gereken bir gelişme...
İşte bu siyahi Başkan nasıl koltuğa oturduğu ilk günlerde önemli gördüğü Mısır ve Türkiye' ye sembolik anlamı yüksek ziyaretlerde bulunup, iki ülkenin parlamentolarında yıllarca unutulmayacak konuşmalar yaptıysa, artık 8 yıllık iki dönem başkanlığının bu son günlerinde de köklerinin derinliklerindeki kara kıtanın tüm ülkelerini çatısı altında toplandığı Afrika Birliğinde yıllarca hafızalardan çıkmayacak bir konuşma yapıyor...
Kendisini bir Kenya' lı olarak nitelendirmekle kalmıyor, en acımasız eleştiri oklarını yöneltiyor dikkatle dinleyen genetik akrabalarına:
"Yolsuzluk Kenya’ya her yıl 250.000 yeni istihdamın olanaklarını çalmakta" der ve devam eder:  Kuvvetli bir demokrasi, sadece belli bir kesim için değil tüm halk için adalet ve özgürlük, imkanlar yaratan kalkınma, gelecekteki barış ve uzlaşma için anlaşmazlıkları reddeden ulusal kimlik duygusu"
Kenya' da aynı gün STK' larla yaptığı toplantıda bakın ne diyor Obama:
"Demokrasi sadece seçimden ibaret değildir. Gerçek demokrasi için halk katılımı gerekir ve bu nedenle sivil toplum demokrasinin vazgeçilmez en temel unsurudur."
“Her insanın doğuştan gelen saygınlığını sürdürmemiz gerekiyor. Saygınlık…
Ortak insanlığımızdan gelen temel düşünce. Nereden gelirseniz gelin ya da neye benzerseniz benzeyin biz hepimiz Tanrı’nın lütfuyla eşitiz. Her insan nezaket ve saygı görmeyi hak ediyor"
Bu evrensel ilkeleri hatırlattıktan sonra Türkiye gibi siyasetin beşikten mezara yapıldığı ülkelerdeki anlayışı ABD' deki uygulamadan örneklerle eleştiriyor ve bizi asıl ilgilendiren de o her biri ok gibi hedefi vuran sözler...
"Ben ikinci dönemimdeyim. ABD Başkanı olarak hizmet etmek olağanüstü bir ayrıcalık. Bundan daha fazla gurur verici ve ilgi çekici bir iş düşünemiyorum. İşimi çok seviyorum. Ama anayasamıza göre Başkanlık için yeniden aday olamam. Aslında kendimin iyi bir Başkan olduğunu düşünüyorum. Yeniden aday olsam kazanabilirim. Ama yapamam. Amerika’yı ileri götürmek için yapmak istediğim daha çok şey var. Ama kanun kanundur! Ve hiç kimse kanunun üstünde değildir. Başkan bile olsa…"
Bununla da sınırlı değil sözleri:
Siyasileri eleştirip kendileri oturdukları koltuklara yapışan nice parti, dernek, STK vs yönetici esnafına da ders vermekte Obama:
" Sizinle dürüst olacağım. Başkanlıktan sonraki hayatımı dört gözle bekliyorum. Etrafımda çok geniş bir güvenlik koruması olmayacak. Bu da rahatlıkla yürüyüş yapabileceğim anlamına geliyor. Ailemle vakit geçirebilirim; hizmet etmek için farklı yollar bulabilirim. Gelmek istediğim nokta şu: Neden insanlar, daha fazla görevde kalmak isterler anlamıyorum. Bir lider, sadece görevde kalmak için, oyun esnasında kuralları değiştirmek istediği zaman bu istikrarsızlık ve kavga gibi riskleri beraberinde getirir. Burundi’de gördüğümüz gibi. Bu genellikle çok tehlikeli bir yola doğru giden ilk adım olur. Bazen liderlerin ‘Ben bu milleti ayakta tutabilecek tek kişiyim’ dediklerini duyuyoruz. Eğer bu doğruysa, o lider gerçekten kendi milletini inşa etmekte başarısız olmuş demektir.
Nelson Mandela’ya bakın, George Washington gibi silinmeyecek bir miras bıraktı. Sadece görev süresince yaptıklarından dolayı değil, görevi ve gücü barışçıl yollarla başkasına bırakmak için istekli olmasından dolayı. Hiç kimse ömür boyu Başkan olmamalı. Ben hâlâ genç bir adamım. Ama biliyorum ki, taze bir enerji, yeni anlayışlara sahip olan biri, ülkem için iyi olacaktır…”
Kim ne derse desin her şeyden önce karizması tartışılmaz bir lider Obama...
Ve Kenya' daki konuşmasıyla "kendini vazgeçilmez" sayan nice ölümlü faniye ömür boyu unutmayacakları bir ders vermekle kalmıyor, saygınlığını tarihe not düşecek biçimde pekiştiriyor...