"ayakların baş olduğu! bir deneyim"
24 Mayıs yerel seçimlerine giderken Müşterek Barselona Hareketi ilk 100 günde yapacaklarını şöyle sıralıyordu:
"Şehrin en yoksul kesimine para yardımı, elektrik dağıtımı şirketlerine fiyat düzenlemesi, su hizmetlerinin Belediye tarafından kamulaştırılması, ucuz ve kaliteli toplu taşımanın planlanması ve AVM genişletme projelerinin durdurulması vs.."
Oluşturulan Komün dayanışması kazanmaları halinde nasıl bir yönetim tarzı sürdüreceklerine dair de hayli ilginç ve solundan sağına eski tip siyasetçilere ders niteliğinde cevaplar vermekte:
"Demokratik özerklikle paralellik taşıyan hareketimiz, radikal devrimci bir demokrasinin ancak yerel yönetimler düzeyinden başlayarak gelebileceğini savunur. Yerel yönetimler ancak vatandaş denetiminde ve vatandaşların katılımında idare edilerek kamu müşterekleri yararına sosyal politika üretebilir."
Sadece bu da değil, her direnişte polis şiddetiyle karşılaşan Müşterek Barselona Hareketi’nin kent planlaması ve ekonomik eşitsizliğe karşı uygulayacağı politikalarının yanında, yerine getirmeyi çok istedikleri önemli ve asli görevleri olduğunu bambaşka bir cepheden hatırlatıyorlar: Müşterek Barselona hareketi Belediyeyi kazandıkları takdirde ilk işlerinin polis şiddeti ile mücadele olduğunu deklare ediyor... 
İyi de Belediyeyi kazanarak bir yerel iktidar olmanın polis şiddetiyle mücadelede nasıl bir rolü olabilir?
Cevabı İspanya sisteminde saklı ve o sistemin işleyişini bilenler için çok basit, basit çünkü İspanya yönetim modelinde yerel polis teşkilatları Belediyelere bağlı.  
Kafaların karıştığının farkındayım. Eski sol örgütlenmelerden farklı olarak lideri olmayan, işçi sınıfının öncülüğüne dayanmayan, alınacak her kararı sadece üst akıldan oluşan bir yönetici grubunun değil, tüm katılımcıların oy birliğiyle alan yeni bir model bu ve başarı şansının ne olacağı da meçhul.
Ama kaybedecek şeyi olmayanların denemeye değer bulduğu, inandığı, uğruna ölümlere gidip geldiği yepyeni bir dayanışma, ortaklık modeli bu…
Neyi başardınız ki, yönetime talip olup neyi nasıl başaracaksınız? Sorusuna verdikleri cevap aslında çok şeyi özetliyor:
"Neyi mi başardık? Konformizmin sonunu getirdik, kolektif bilinci uyandırdık, daha önce olmayan bir mümkünlerin alanını yarattık, 15M hareketinin kendisi öfke değil, öfkenin anlatım biçimlerinden biri olmayı düşlüyordu, bunun rüya olmadığını gösterdik"
İşçi sınıfının başını çekmediği, tam teşekküllü sol partilere hiç benzemeyen, yüzleri gülen bu insanları tam olarak tanımlamak zor, ama kendilerinin de katkısıyla deneyeyim;
Radikal bir grup değil, bir organizasyon değil, bir STK değil, bir parti hiç değil, bir sendika değil, 
Bir organizasyon yapısı yok, üyelik sistemi yok, dikey değil, dışlayıcı değil, şiddet yanlısı değil, öneri getirmek zorunda değil, 
Liderleri yok, liderlere ihtiyacı da yok, yukarıdan aşağı ya da aşağıdan yukarı kararlar alınan bir sistem de değil, partilerin ve medyanın anlattığı şey değil, bir slogan değil, bir basın notu hiç değil, sistem karşıtı değil, 
Tembellerden ya da çıkarcılardan oluşmuyor, organize çete değil, bir şey değil, bir yüz ya da bir ses de değil, kesinlik değil, belirli bir plan değil, ne olacağını bilmek değil,
Birini bir şey yapmaya göndermek de değil, solcu da değil sağcı da değil, üzgün tutkular değil, açık bir teori değil, verilen tanımları kabullenmek değil, intikamcı değil, küskün değil, senden bir şey istemiyor, korku değil, üzgün hiç değil,
Ve bugün sürecin gelinen yeni aşamasında oluşturulan dayanışma hareketinin çoğunluğa hakim olduğu yerel meclisin Barselona Belediye Başkanlığına seçtiği Bayan Colau 100 günü beklemeden çoğu yatırımcıyı kızdıracak ve ezber bozacak ilk radikal adımı nerede attı dersiniz?
Artık kenti istila eden beş yıldızlı otelinden butiğine tüm turizm yatırımlarını durduruyor, daha önce ruhsat almış olanları bile donduruyor.
Ve tabii bugüne kadar düzenle eninde sonunda bir yerlerde uzlaşan sağı, soluyla mevcut tüm siyasi kurumların ve aktörlerin tepkisini çekiyor.
Colau' nun umurunda mı?
O artık gerçek Barselonalının kendisini yabancı hissetmeye başladığı, turizme açılalım derken gezginlerin geçici zevklerine, rahatlarına uyumlu ama kentin gerçek sahiplerinin kendini garip yabancı hissettiği kenti yeniden gerçek sahipleriyle buluşturmayı hedefliyor.
Kendisine oy verenler bu beklentiyle oy verdiler ve Colau' nun öne çıktığı Barselona hareketinin temel amacı da bu...
Ve bugüne kadar "baldırı çıplaklardan, turisti rahatsız eden görüntülerden temizlenmeye çalışılan kenti" o "baldırı çıplaklara, turisti rahatsız eden manzaraların yaratıcılarına" kısaca kenti rant ve yağmayla semirenlerden alıp sömürülenlere, gerçek sahiplerine geri vermek...
Unuttunuz mu? Neydi hareketin sloganı? "Barselona' yı kazanalım..."
Kazandıklarına göre şimdi eylem zamanı...