Dünya kenti, marka kenti kavramlarını tam olarak sindirememişken nereden çıktı bu akıllı kentler demeyin, gittikçe hız kazanan bir akım bu…
Aslında ülke olarak “akıllı kent” kavramını doğru yanlış kullanıyoruz.
Otobüs durakları ya da kenti aydınlatan armatörlerin otomatik açılıp kapanmasıyla sınırlı da kalsa akıllılık kervanına katılmaya çalışan, sıkıldıkça sempozyumlar düzenleyip konuyu masaya yatıran kentlere de sahibiz, ama “benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” misali konuşmaktan uygulamaya bir türlü sıra gelmiyor.
Aslında dünya kenti ve marka kent kavramları günümüzde nasıl birbirinden besleniyorsa, akıllı kentlerin aynı zamanda dünya kenti sıralamasının öne çıkanları arasında olması rastlantı değil.
Örnek mi? New York…
New York tartışmasız yüzyılımızın öne çıkan ve dünya kenti tanımına örnek gösterilebilecek, ders olarak okutulabilecek en önemli kenti…
Güvenlikle özgürlük arasındaki o çok hassas dengeyi sağlamış, sanatın, kültürel etkinliklerin ve daha pek çok alanın tartışılmaz evrensel vahası…
New York 2015’ te 60 milyon civarında turiste ev sahipliği yaparak, kendisiyle boy ölçüşme iddiasındaki en yakın rakipleri Paris’ e 12, Londra’ ya 15 milyon fark atmış durumda.
Bir kent durup dururken dünya kenti veya marka kent olmuyor elbet…
30 yıl önce ilk ziyaretimde geceleri çetelerin kontrolündeki sokaklarına girilmeyen, çöp dağları nedeniyle burnunuzu tutarak geçmek zorunda kaldığınız meydanlara sahip bir kent bu kadar kısa zaman içinde nasıl oldu da, 24 saat huzur içinde dolaşılan, yaşayan bir kent haline geldi?
Elbette akıllı Belediye Başkanları ve Valiler eliyle…
Özellikle de vasfı ne olursa olsun her tür suça ve suçluya karşı “sıfır tolerans” uygulaması ve uygulama sayesinde çetelerden, kirlilikten temizlenen ve ayağa kalkıp yaşanır hale gelen New York…
Bu konuda yazılıp çizilecek ve merak edenlere ilham pek çok çarpıcı örnek ve öykü var ama ben bugün “akıllı kent” uygulamasında atılan basit ama günlük hayatı baştan aşağı değiştiren uygulamalara değinmek istiyorum.
Proje aslında New York’ u dünyanın en huzurlu kenti haline getiren Rudolph Giulani’ nin yerine kasım 2001’ de hem de ikiz kulelerin vurulduğu o büyük travmanın yaşandığı kaos günlerinde belediye başkanı olan Michael Bloomberg’ e aitti.
Bloomberg ekonomi alanında Türkiye’ de de yayın yapan televizyon ağıyla öne çıkan ve servetiyle dünyanın ilk 20 zengini arasında yer alan ilginç bir isim.
Örneğin muhafazakarlığı bağnazlığa vardıran cumhuriyetçilerden farklı olarak cumhuriyetçileri değişime karşı çıktıkları için yerden yere vuran ve günü geldiğinde kendi parti adayı yerine Demokrat Obama’ yı destekleyecek kadar da cephesine aykırı…
Bloomberg’ in en büyük hayali New York’u iletişim ve özellikle de internet erişiminde dünyaya örnek gösterilecek bir kent haline getirmekti.
Nasıl mı? Kenti ücretsiz internet erişimine açmak, kentin herhangi bir noktasından dilediğiniz kişiyi telefonla aramak gibi…
Proje yaşayanlar ama özellikle de ziyaretçiler için çok cazipti ama devrim anlamına gelecek uygulama çıkarları bozulacak şirketler için yıkım anlamına geliyordu bu nedenle de karşı çıkanların güçlü lobileri sayesinde uzunca zaman raflarda bekledi.
Bloomberg’ in ardından 2013’te New York Belediye Başkanlığı koltuğuna demokratların adayı Bill Blasio oturdu ve projeyi yeniden masaya getirdi.
Bugünlerde New York’ un finans ve turizm merkezi Manhattan o projenin ilk uygulamasına hazırlanıyor.
Manhattan’ ın 500 ayrı noktasına 500 kabin yerleştiriliyor. Bu kabinlerde ücretsiz internet hizmeti, tablet ve cep telefonlarını yine ücretsiz şarj ve ücretsiz telefon etme imkânı sağlanacak.
Manhattan ardından diğer bölgelere de yayılacak kabinlerin temmuz ayına kadar montaj işlemlerinin tamamlanması hedeflenmiş, kabin sayısının 7500’ ü bulması bekleniyor.
Projeyle sağlanacak internet hızı geliştirilen teknoloji sayesinde şu an cep telefonu operatörlerinin sağladığı data aktarımının 100 katı daha hızlı ve şifreleme sistemiyle diğer açık Wİ-Fİ bağlantılarından çok daha güvenli…
Halkın ve ziyaretçilerin yararına radikal devrim görülen uygulamadan şikayetçi olanlara gelince, ücretsiz telefon ve data yüzünden çok büyük gelir kaybına uğrayacak olan telefon operatörü karteller.
İster istemez “iyi güzel de böylesine kapsamlı bir hizmet bedava olacaksa bu değirmenin suyu nereden?” soruları akıllara gelebilir…
Gerçekten de yatırımın tutarı 200 milyon doları buluyor ve soru daha da önemli hale geliyor.
Eğer siz bu işi ABD’ de yapıyorsanız sorunun yanıtı basit.
Proje daha masadan uygulamaya geçerken finansmanı da kendi içinde yapılandırılmış. New York Belediyesi öncülüğünde kurulan ve içinde Google’ nin de yer aldığı 5 ortaklı şirket 200 milyon dolarlık yatırım yapacak ama 12 yıl içinde reklamlardan en az 500 milyon dolar para kazanması bekleniyor.
Yatırım akıl dolu, New York akıllı kent ama sanırım asıl akıl; halkın çıkarlarını şirketlerin çıkarlarının üzerinde gören vizyon sahibi Belediye Başkanlarının, liderlerin uhdesinde…
Göreceksiniz New York’ un başlattığı bu hizmet, dalga dalga diğer kentlere, ülkelere yayılacak, birkaç yıl sonra da İstanbul’ dan Türkiye’ye giriş yapacak.
Önümüzdeki yıllarda bu kentin “akıllı Mersin” çalıştaylarında toplanıp, ‘nasıl akıllı olunur?’ projelerini tartıştığını görürseniz, sakın şaşırmayın…
İlhamı ve patenti New York’ a ait yenilikçi bir uygulamanın gecikmiş versiyonunu dinleyeceksiniz…