O iyi bir babaydı...
Kızları Yağmur ve Deniz’e iyi bir babalık etmişti...
Onları hiçkimseye muhtaç etmemişti...
Kızlarını canı gibi severdi...
O iyi bir eşti...
Hilal yengeyi hiç üzmezdi...
Hilal yenge ne derse “Peki” derdi...
Bir dediklerini iki etmezdi...
Lüks bir yaşantıları yoktu...
Ailesinin ihtiyaçlarını ekonomik gücü nisbetinde karşılardı, ancak hiç kimseye “El”, “Avuç” açmazdı...
O iyi bir dosttu...
Dostunu, “Üç kuruşa” satmazdı...
Bir çok arkadaşının derdine derman olmaya çalışırdı...
İyi bir sendikacıydı...
Türkiye Gazeteciler Sendikası Adana Şube Başkanlığını yürütürken, hep etkinliklerde yeralır, meslektaşlarını bilgilendirir, organize ederdi...
TGS Adana’da O’nunla güçlüydü, etkiliydi...
O iyi bir gazeteciydi...
Mesleği uğruna hiçkimseye “Boyun” eğmezdi...
Bir çok kişinin “İpliğini” pazarı çıkarırdı, çıkarmıştı...
Mesleğini yaparken, hiçkimseye taviz vermezdi...
İyi bir gazeteciydi, hem ağabeyim, hem de mesleki büyüğümdü...
Çok tartıştık...
Birbirimize çok bağırdık...
Peki ne için?..
Mesleğimizi icra ettiğimiz gazeteyi daha güzel yapabilmek içindi tartışmalarımız..
Sinirliydi, asabiydi...
Asla birbirimize kırılmazdık, gönül koymazdık...
O bana “Hüso” ben O’na müdürüm diye hitap ederdim...
O’nun adı Mustafa Gümüşdamla idi...
Soyadı ne kadar Gümüşdamla olsa da “Altın” gibi kalbi, yüreği vardı...
O’nun villası, arabası yoktu...
Aynı apartmanda otururduk...
Küçücük evi, ama mutlu bir yuvası vardı...
Yeterdi...
Önemli olan mutluluk değil miydi?..
Malın, mülkün olmuş ama mutluluğun, huzurun olmamış neye yarardı...
Kimileri Mustafa Gümüşdamla’ya “Küçük Dev Adam” derdi...
O’nun yüreğinin “Dev”liği yeterdi...
O, vefatından önce zaman zaman sağlık problemleri oluyordu...
Ancak, rahatsızlığını ailesi de dahil hiçkimseye aksettirmemeye çalışırdı..
Yani hiçkimsenin huzurunu kaçırmak, üzmek istemezdi...
Mustafa Gümüşdamla yıllarını gazetecilik mesleğine verdi..
Yani ömrünü verdi...
Bir kitap hazırlığı vardı, ne yazık ki tamamlayamadı...
Sağlığı elverseydi belki de kitabını yayınlatmış olacaktı...
Olmadı...
Bu dünyadan göçtü gitti, hiçbirşey götürmeden...
O ardında sevenlerini gözüyaşlı bıraktı...
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü...
O bir çok gazetecinin öğretmeniydi ve 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde hayata gözlerini kapatarak, öğrencilerini gözyaşlarına boğmuştu...
Mustafa Gümüşdamla’yı bugün mezarı başında anacağız..
Vefatının ardından 2 yıl geçmesine rağmen O’nun yokluğuna halen alışamadık..
O’nu unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız...
Sevgili müdürüm, büyük “Devrimci”, eşsiz dost senin yokluğuna alışamadık...
Mekanın cennet olsun...