Biyolojik Tarım Danışmanı Doç. Dr. Lerzan Erkılıç:

 “Biyolojik mücadele, doğal dengenin korunması açısından çok önemli”

 “Böcek türlerinin sadece yüzde 10’u zararlı”
 
ADATÜB Yönetim Kurulu Üyesi Remziye Karabucak, turunçgil üreticilerinin katılımıyla gerçekleşen “Turunçgil Zararlıları ile Biyolojik Mücadele” konulu seminerin açılışında yaptığı konuşmada, bu tür toplantılarla üreticileri daha donanımlı hale getirmeyi hedeflediklerini belirtti. Açılış konuşmasının ardından seminere geçildi. Biyolojik Tarım Danışmanı Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, turunçgil zararlıları ile mücadelede, entegre mücadele prensiplerinin benimsenmesinin şart olduğunu vurguladı. Türkiye’de turunçgil bahçelerinde 100’e yakın zararlı böcek türü bulunduğunu ifade eden Erkılıç, “Bu kadar fazla sayıda zararlı olmasına karşın bir o kadar da faydalı tür mevcuttur.

Bu sebeple zararlılarla mücadele ederken entegre mücadele prensipleri benimsenmeli ve uygulanmalıdır” dedi. Bilinen böcek türlerinin sadece yüzde 10’unun zararlı olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, arazileri kimyasallarla ilaçlamadan önce dikkatli düşünülmesi gerektiğini kaydetti. Kimyasal müdahalelerin bilinçsiz yapılmasının hem bitkiye hem toprağa hem de ürüne ciddi zararlar verdiğini dile getiren Erkılıç, doğal dengenin korunması açısından biyolojik mücadelenin büyük önem taşıdığını ifade etti.
 
Mücadele yöntemini seçerken dikkat
Tarımsal üretimin; karlı, çevre ve insan sağlığına uyumlu, sosyal ve ekonomik olarak kabul edilebilir olması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, mücadele metodunun, zararlı miktarı ve ekonomik zarar seviyesine göre seçilmesi gerektiğine işaret etti. Erkılıç, mücadele yöntemi seçilirken; etki süresinin uzun olmasına, ucuz olmasına, insan ve çevre sağlığına zararlı etkisi olmamasına ve yan etkisi olmamasına dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti.
 
Zararlı avcısı arılar

Biyolojik mücadelenin, tarımda zararlı böceklerin, hastalıkların ve yabancı otların mücadelesinde doğal düşmanların kullanılması olarak açıklanabileceğini ifade eden Erkılıç, turunçgil zararlıları unlubit, kırmızı kabuklubit ve pas böcüsü ile biyolojik mücadele yöntemlerini anlattı. Turunçgil unlubit ile mücadelede BiyoArı S ve BiyoAvcı S’in etkili yöntemler olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, BiyoArı S’nin çoğunlukla 3. dönem unlubit larvaları ile yeni ergin olmuş zararlıların içine yumurtasını bıraktığını, yumurtadan çıkan arıların unlubitten beslenerek bu zararlıları yok ettiğini belirtti.

Lerzan Erkılıç, bu yöntemin, Mayıs ayında ilk unlubit ergini görüldüğünde; önceki yıl unlubit zararı hafif olan bahçelerde ağaç başına 10 BiyoArı S, unlubit zararı ağır olan bahçelerde ağaç başına 20 20 BiyoArı S şeklinde uygulanması gerektiğini salımdan sonra unlubitin popülasyon gelişmesinin takip edilmesi, Ağustos ayında zararlı popülasyonunda artış gözlenmesi durumunda yeniden salım yapılması gerektiğini anlattı. Erkılıç, biyolojik mücadelede kullanılan bir diğer türün ise BiyoAvcı S’nin de turunçgil unlubitinin küçük gelişme dönemleri ile yumurtalarını doğrudan yiyerek onların yok olmasını sağladığını ifade etti. Mayıs-Haziran aylarında ilk unlubit yumurta paketi görüldüğünde uygulanması gereken bu türün dozunun da tıpkı BiyoArı S’de olduğu gibi unlubit zararı hafif olan bahçelerde ağaç başına 10, unlubit zararı ağır olan bahçelerde ağaç başına 20 BiyoAvcı S şeklinde uygulanması gerektiğini vurguladı.
 
"İkisi birlikte kullanılmalı"

Turunçgil unlubiti sorunu olan bahçelerde BiyoArı S ve BiyoAvcı S’nin birlikte kullanılması gerektiğine işaret eden Erkılıç, şöyle devam etti:

“Çünkü her iki faydalının da etki mekanizması diğerinin çalışmasını tamamlayacak şekilde gelişmiştir. BiyoArı S 3. dönem larva ve yeni ergin olmuş dişi unlubitleri parazitlerken, BiyoAvcı S turunçgil unlubitinin yumurtalarını ve küçük larva dönemlerini doğrudan tüketir. Turunçgil bahçelerindeki karınca aktivitesi faydalı böceklerin çalışmasını, özellikle BiyoArı S faaliyetini olumsuz etkilemektedir.

Karıncalar unlubitlerin beslenirken çıkardıkları tatlı maddeler ile beslenmeye geldiklerinde hareketleri ve salgıladıkları kokular ile BiyoArı S'nin parazitleme davranışına engel olurlar. Bu nedenle karınca faaliyetinin yoğun olduğu bahçelerde ağaçların kök boğazına toz malathion sürülmelidir. Bu işlem bir sünger yardımıyla ağacın kökboğazının biraz üzerine bilezik şeklinde sürülerek yapılırsa etkisi daha kalıcı olmaktadır. Ağaç gövdesine sürülen bu toz ilaç tabakası karıncanın ağaç üzerindeki unlubit kolonisine ulaşmasını engeller.”

Biyolojik mücadele uygulanacak bahçede insektisit, yani geniş etkili veya böcek büyüme regülatörlerinin kullanılmamış olması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, “Eğer kullanılmış ise bahçede en son kullanılan insektisit ile 30 gün (4 hafta), böcek büyüme regülatörü ile 45 gün (6 hafta) sürenin geçmiş olması gerekir. Biyolojik mücadele için salım yapıldıktan sonra da söz konusu ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Bu ilaçların kullanılması biyolojik mücadelenin başarısını olumsuz etkiler” şeklinde konuştu.
 
Limonun düşmanı uç kurutan hastalığı

Biyolojik Tarım Danışmanı Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, seminerin devamında, Eureka Limon ve bazı geçici dikenli limonlarda, uç kurutan hastalığı ve mücadele yöntemleri hakkında bilgiler verdi. Rüzgar, don ve dolu yaralarından bitkiye giren hastalığın, Akdeniz bölgesinde lokal koşullara bağlı olmakla beraber Eylül-Nisan ayları arasında bahçeler için risk oluşturduğunu kaydetti. Uç kurutan hastalığının, Akdeniz bölgesinde Eureka Limon ve bazı geçici dikenli limonların en tehlikeli hastalığı olduğunu belirten Erkılıç, “Uç kurutan salgınları soğuk ve donlu geçen kışlar, ağır dolu zararları sonrasında gelişir. Hastalık semptomları ilkbahar ve sonbahar aylarında daha belirgindir. Sıcak yaz aylarında hastalık inaktif olur. Hastalığın bulunduğu bölgelerde limon üretimi hem kalite hem de miktar açısından etkilenir. Uç Kurutan hastalığı hassas çeşitlerin üretimini ve anaçların kullanımını sınırlar” ifadelerini kullandı.
 
Korunma ve mücadele yöntemleri

Yapraklarda damarlar boyunca renk açılmalarının hastalığın erken belirtisi olduğunu belirten Erkılıç, kabuk soyulduğunda ya da odun doku kesildiğinde tipik somon-pembe ya da turuncu-kırmızımsı renklerin de hastalığın en tipik özelliği olduğunu kaydetti. Hastalıktan korunma ve mücadele yöntemlerine de değinen Lerzan Erkılıç, şunları söyledi:

“Hastalıklı dalların hemen budanması ve bahçede toprağa düşürülmeden çıkarılması en önemli kültürel mücadeledir. Kimyasal mücadelede bakırlı preparatlar kullanılmaktadır. Hastalığın aktif olduğu ilkbahar ve sonbahar aylarında 2-3 kez uygulama yapmak gerekir. Hastalığı tetikleyen don, dolu ve fırtınalı havalardan sonra mutlaka uygulama yapılmalıdır.”
 
Editör: Barış Köksal