Türkiye’nin turunçgil üretimi, ihracatı ve sektördeki son gelişmelerin masaya yatırıldığı “Turunçgil Sektörü Buluşması”, Ulusal Turunçgil Konseyi (UTK) ve Adana Turunçgil Üreticileri Birliği’nin (ADATÜB) ev sahipliğinde Adana’da gerçekleştirildi. 

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bürokratları, üreticiler, ihracatçılar ve akademisyenlerin katılımıyla Adana Sanayi Odası’nda düzenlenen toplantı, UTK Başkanı Kemal Kaçmaz’ın açılış konuşmasıyla başladı.

Kaçmaz, turunçgil sektörünün, yaş meyve-sebze sektörü içerisinde en önemli alt grubu oluşturduğunu belirtti. Sektörün, 4.2 milyon tona varan üretimi ve 1.5 milyon tona ulaşan ihracatı ile alt grup olmaktan çıkıp ana grup haline geldiğini vurgulayan Kaçmaz, ihracatın daha da artırılması için sektörün çatı kuruluşu UTK olarak, 2023 yılı ihracat hedefleri doğrultusunda bir dizi çalışma gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Turunçgil stratejik planı hazırlanıyor

Şu anda ana hedeflerinin Turunçgil Stratejik Planı’nı oluşturmak olduğunu ve bu yönde çalışmaların devam ettiğini belirten UTK Başkanı Kemal Kaçmaz, “Turunçgil Stratejik Planı’nı tamamladığımız zaman kısa, orta ve uzun vadede neler yapabileceğimizi ortaya koyacağız ve bu doğrultuda çalışmalarımızı daha verimli bir şekilde sürdüreceğiz” dedi.

2020 Uluslararası Turunçgil Kongresi’nin Cumhuriyet tarihinde ilk kez Türkiye’de düzenleneceğini de aktaran Kaçmaz, şöyle devam etti:
“Bu kongre, 4 yılda bir dünyanın muhtelif ülkelerinde gerçekleştiriliyor. Türkiye’de 14.’sü düzenlenecek. Bu organizasyon sayesinde, 2020’ye kadar tüm dünyada ülkemizi ve sektörümüzü tanıtma fırsatı bulacağız. Spor olimpiyatları nasıl önemliyse, Turunçgil Kongresi de bizim için olimpiyat niteliğindedir. Son derece önemsiyoruz. Bu organizasyonla üretici ülkelerde neler olmuş, neler bitmiş, yapılan akademik çalışmalar nelerdir bunları birebir görmüş olacağız.”
Açılış konuşmalarının ardından, 14. Uluslararası Turunçgil Kongresi sunumu gerçekleştirildi. Ardından Prof. Dr. Süha Berberoğlu, “Turunçgil Envanter Çalışması” hakkında bilgi verdi. Daha sonra, moderatörlüğünü Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Özkaya’nın üstlendiği panele geçildi.

“Sektörün sorunu günlerce konuşsak bitmez”

Panelde ilk söz alan Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) ve Narenciye Tanıtım Grubu (NTG) Başkanı Ali Kavak, turunçgil sektöründe konuşulması, tartışılması gereken çok fazla konu bulunduğunun altını çizerek, “Günlerce konuşsak bitiremeyiz” dedi.

Üreticinin, ihracatçının ve Bakanlığın ayrı ayrı sorumlulukları bulunduğuna işaret eden Kavak, “Burada önemli olan her kurumun sorumluluğunun gereğini en iyi şekilde yerine getirmesidir. Ama maalesef herkes topu bir başkasına atıyor. Top bir gün bir yerde kalacak. O zaman hiçbir işe yaramayacak. Bu yüzden sorunların köküne inmemiz lazım” diye konuştu.

“Kalıntı sorununun konuşulması utanç verici”

Sektörde kalıntı sorununun halen konuşuluyor olmasının utanç verici olduğunu belirten Ali Kavak, şunları söyledi:
“Üretimimizin yüzde 92’sini biz kendimiz tüketiyoruz. Yüzde 8’ini ihraç ediyoruz. Ben tüketiyorum, benim çocuğum tüketiyor, sizin çocuğunuz tüketiyor. Yurt dışındaki insanların sağlığı tabii ki çok önemli ama bir o kadar da bizim kendi insanlarımızın sağlığı önemli. Biz bu sorunu kökten çözmek zorundayız. Bizim ihracatçı olarak dışarıda karşılaştığımız en önemli sorunlardan birisi bu. Biz Avrupa Birliği ülkelerinde ‘Türk ürünleri satmıyoruz’ yazısını marketlerde gördüğümüz zaman yerin dibine giriyoruz. Bunu çözmek bizim elimizde. Bunu çözmek aslında çok da zor değil.”

“Akdeniz sineğini medya abartıyor”

Akdeniz sineği yüzünden bir araba ürün geri döndüğünde bunun medya tarafından çok abartıldığını ifade eden Kavak, “Rusya’dan 19 bin kilo mandalina dönmüş. Bir araba dönmüş. İçinde bir Akdeniz sineği bulunmuş. Bunların çoğunun da alakası yok. Tamamen siyasi olaylar sonucu bizim meyvelerimiz geri dönüyor. Biz farz edelim ki Akdeniz sineğinden bir araba ürünümüz geri dönmüş. Bunu basının abartması, kamuoyunda hem narenciye tüketiminden halkı soğutuyor hem Türk ekonomisine ciddi anlamda zarar veriyor. Bunların abartılmaması gerekir. Kaldı ki Akdeniz meyve sineğinin insan sağlığına hiçbir zararı yok. Bu tamamen üreme ile ilgili bir hadise. Rusya, Uzakdoğu ülkeleri veya herhangi bir ülke aslında bu ürünü kabul etmezken; ‘Akdeniz meyve sineği benim ülkemde üremesin istiyorum’ diyor. İnsan sağlığına bir zararı yok. Ama bizim medya alıyor, bunu göklere çıkarıyor. Bu bizim üretimimize de ihracatımıza da zarar veriyor. Rekabet gücümüzü olumsuz yönde etkiliyor” şeklinde konuştu.

“Çukurova Türk tarımının yüz akı”

AKİB ve NTG Başkanı Ali Kavak, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın güzel çalışmalar yaptığını, ancak yine de her şeyin dört dörtlük olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türk tarımının yapısal sorunları çok büyük. Arjantin’e gittik. Arjantin bizim kadar narenciye üreten bir ülke. Orada üreticiler birliğinde çay içerken dedik ki; ‘sizin kaç üreticiniz var?’ Bir katalog verdiler tek sayfa, bir tarafında üreticiler bir tarafında ihracatçılar var. 29 üretici, 28 tane ihracatçı. Böyle bir ülkede tarımı yeniden yapılandırmak, tarım ürünlerini kimyasallardan arındırmak çok kolay. Ama bizde yüz binlerce işletme var. 1 dönümü olan da işletme oluyor, 10 bin dönümü olan da. Maalesef tarımı profesyonel anlamda yapamıyoruz. İyi tarım uygulamalarını istediğimiz şekilde uygulayamıyoruz.”
Çukurova’daki üreticilere yürekten teşekkür ettiğini dile getiren Kavak, “Çukurova’daki arkadaşlarımız, Türkiye tarımının yüz akı. Türkiye narenciye üretiminin yüz akı. Buradaki büyük ölçekli, modern işletmeler olmasa inanın hem Türk tarımı hem Türk narenciyesi yerinde sayar. Biz buradaki arkadaşlarımız sayesinde pazarlarda rekabet edebiliyoruz” diye konuştu.

“Bu yıl 8 ülkede tanıtım gerçekleştiriyoruz”

NTG’nin çalışmalarına da değinen Kavak, “Biz Türkiye’de üretimi de ihracatı da bir bütün olarak düşünüyoruz. Biz beraber kalkındıracağız bu sektörü. Ülkemizin sorunlarını beraber aşacağız. Herkes ‘beni ilgilendirmez’ derse bir yere ulaşamayız. Önceki yıllarda NTG olarak 26 ayrı ülkede tanıtım kampanyaları yaptık. Tarkan’la tanıtım yaptığımız yıl bizim narenciye ihracatımız yüzde 47 arttı. Akabinde Muhteşem Yüzyıl ile tanıtım kampanyalarımız devam etti” ifadelerini kullandı.

NTG olarak bu yıl 8 ayrı ülkede tanıtım kampanyası gerçekleştirdiklerinin altını çizen Kavak, şunları kaydetti:
“Rusya’ya gittiğinizde dergileri, gazeteleri alın hepsinde Türk narenciyesi var. Türk narenciyesi olarak özel bir dergi çıkardık Rusya’da. Çocuklara narenciye tüketimi alışkanlığı kazandırmak için. Önümüzdeki dönemde yine tanıtım çalışmaları kapsamında çocuklar arası futbol turnuvası düzenleyeceğiz. Temenni ediyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de bu turnuvanın finaline katılacak. İnanılmaz yankı uyandıracak bir proje. Bunun gibi birçok projemiz var. Bu 8 ayrı ülkede basın mensuplarına, market zincirlerinin CEO’larına Türk narenciyesini anlatıyoruz. Onlara Türk tarımının geldiği noktaları anlatıyoruz. Türkiye’de tarımın çok geliştiğini, insan sağlığı ve çevre sağlığı odaklı yapıldığını, modern tarım uygulamalarının birebir uygulandığını anlatıyoruz. Boş durmuyoruz.”

“Avrupa’da kullanılan ilaçlar Türkiye’de de kullanılabilmeli”

ADATÜB Başkanı Rifat Karabucak ise, üreticilerin karşılaştıkları sorunlara dikkat çekerek, “Bizler, Avrupa Birliği ülkelerinde kullanılan ilaçların kullanımının önünün açılmasını istiyoruz. Çünkü alternatif ilaçlar 3-4 misli fiyatlara satılıyor. Bu da bizim maliyetlerimizi artırıyor. Onları zengin ediyoruz. Biz giderek fakirleşiyoruz. Bizim tek isteğimiz; Avrupa’da hangi ilaçlar kullanılıyorsa ülkemizdeki üreticiler de o ilaçları kullanabilsin” diye konuştu.
Hatalı kesim konusuna da işaret eden Karabucak, şöyle devam etti:

“Bahçemizden fabrikaya gidinceye kadar aşağı yukarı yüzde 25, yüzde 30 kaybımız oluşuyor. Çiğli havada kesim yapılması, kesimde kullanılan makasın bilenmemiş olması, işçinin elindeki eldivenin o işe uygun olmaması, bunlar hep sorun. Ayrıca, her zaman bahsediliyor. Parsellerimiz çok küçük. Muhtemelen Akdeniz sineğinin çıktığı parseller en küçük parseller. Çünkü büyük parsellerde ilaçlama rahat yapılabiliyor. Küçük parseli olan çiftçilerimizin ekipman eksiği çok fazla, bundan kaynaklı uygulama eksikleri oluyor.”
Ürünün fire vermesinde ihracatçının da hatası olduğuna dikkat çeken ADATÜB Başkanı Rifat Karabucak, “Bir defa ihracatçılarımız malların hepsini aynı gemiye koyuyor. Aşağı yukarı 250-300 konteyner aynı limana, aynı saatte gidiyor. Sonra mal çürümeye başlıyor. Kimin çürüğü artarsa 10 dolar, 5 dolar, 3 dolar ondan sonra ‘bedava verdim, gitti’ gibisine rakabet şansı olmuyor. Düşünsenize sizin önünüze 350 tane araba getirseler hangisini beğenirsiniz. ‘En ucuz olanı alır, giderim’ diyeceksiniz. Bununla ilgili sıkıntılar var. Paketleme tesislerinde sorunlar yaşanıyor. Şu an yeni yapılan paketleme tesisleri dışında çıkan malların yüzde 30’u fire veriyor diyebilirim. Bu da çok büyük bir sorun. Onlarda kullanılan dezenfektanlarla ilgili konuyu her ihracatçı toplantısında dile getiriyorum. Bu işi yapan iki firma var. Yani ihracatçı birliği bunun Türkiye distribütörlüğünü alsın, ‘Bunun haricinde malzeme kullananı kapatacağım’ desin. İki tane ürün var, biz halen Çin’den daha ucuzunu getirme derdindeyiz” diye konuştu.

“DFİF desteği emeğe göre verilmeli”

DFİF (Devlet Fiyat İstikrar Fonu) kaynaklı ihracat desteği uygulamasında da yanlışlık olduğunu savunan Karabucak, “İhracatçı ürünü dünyanın neresine götürürse götürsün aynı desteği alıyor. Geçen sene 150 TL idi. Şimdi 225 TL’ye çıktı. Irak’a mal gönderseniz 225 TL alacaksınız, Rusya’ya da gönderseniz aynı desteği alacaksınız. Adana’dan çok başarılı bir firmamız Japonya’ya kadar greyfurt gönderdi, Irak’a gönderenle aynı desteği aldı. Bu desteğin emeğe göre değerlendirilmesi lazım” dedi.

Doğru’dan Karabucak’a destek

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru da ADATÜB Başkanı Rifat Karabucak’ın DFİF ile ilgili sözlerine katıldığını belirterek, “Irak’ın Erbil kentine ihracat yapan ile İsveç’e ihracat yapanın aynı kefeye konulması adaletsizlik. Bu konuda ben de aynı görüşteyim. Bu konuda görüşlerimizi birlikte de hazırlayabiliriz” diye konuştu.
Rusya kapıları kapattığında herkesin panik olduğunu, Irak kapıyı kapatsa yine aynı panik havasının yaşanacağını aktaran Doğru, “Yeni pazarlar bulabilmek için ihracatçıyı teşvik edecek herhangi bir şey yok. Bunun için bu kefeleri ayırmamız gerekiyor. Yeni pazarlara ihracat yapan ihracatçımızın daha fazla desteklenmesinin daha iyi bir teşvik olacağını düşünüyorum. Bu konuda biz de çalışma yapacağız” ifadelerini kullandı.

“Sektörde doğru bilgi yok”

Narenciye konusunda halen doğru düzgün bir envanter çalışması bulunmadığını anlatan Doğru, şunları söyledi:
“Az önce Kemal Bey dedi ki; Türkiye’de 4.2 milyon ton narenciye üretiliyor. 1.5 milyon tonu ihraç ediliyor. İhraç kayıtları doğru olabilir. Ama 4.2 milyon ton değil, 6 milyon ton narenciye üretiliyor. Ben öyle diyorum, birisi çıksın ispat etsin. Hangisi doğru? Geçenlerde çalıştayda bir arkadaşımız dedi ki; ‘Bu sene mayer anormal ekildi, 3 milyon tane.’ Ben de ‘10 milyon mayer limonu fidanı satıldı’ diyorum. Doğru bilgi yok. Ne ürettiğimizi biliyoruz ne de kaç tane ağacımız var onu biliyoruz. Nasıl projeksiyon yapacağız. Biz diyoruz ki; bu rakamlar belli olsun, birisi fazla ektiyse mayere fidan desteğini kaldırsın Bakanlık. Destek her şeye var. İhracata destek var, her tarafa var. Böyle olmamalı. Deniyor ki; ‘Sezonu 7 aya yayalım.’ Çok doğru, yayalım. Ama ‘Bu ürün para etti, ben de ekeceğim’ yaklaşımıyla nasıl yayacağız? Bir geççi portakala ihtiyaç varsa; geçici portakalın desteği 100’den 200’e, 300’e çıksın. Mayerde de çok ekim varsa hiç verilmesin. Devletin teşvik sistemi bu şekilde olmalı. Üretici iyiye, doğruya teşvik edilmeli.”

“İç tüketimi artırsak ihracata gerek kalmaz”

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, narenciye ile ilgili konuşmalarda genellikle ihracatın gündeme geldiğini belirterek, “Şöyle bir rakamlara bakacak olursak biz ihracatı hiç yapmasak bile bu narenciye bize yetmez. 80 milyon nüfus var. Hadi doğru sayıyorum bu istatistiği 4.2 milyon ton üretim var. İspanya, 50 milyon nüfusla 6.5 milyon ton üretimin 4 milyon tonunu kendisi tüketiyor. Yani biz 2.7 milyon tonu 80 milyon nüfusla tüketiyorsak bu bizim ayıbımız. Tarkan ile futbol maçıyla tanıtım yapılır, çok güzel. Onlar da çok doğru ama iç tüketimi de artırıcı bir şeyler yapmamız lazım. Üretici birlikleri, NTG hepimiz taşın altına elimizi koyacağız. Biz bir okul kampanyası başlattık. Haftada 1000 öğrenciye kurumlara örnek olsun diye her hafta narenciye dağıtıyoruz. Tüketimin çok olması için elimizden geleni yapmak zorundayız. Tüketimi çok yaparsak ihracata bile gerek kalmayacak, ürünümüz para edecek” şeklinde konuştu.

Toplantıda, sektöre ve organizasyona katkı sunanlara plaket verildi. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Dr. Nevzat Bilişik adına, Bahçe Bitkileri Daire Başkanı Gökhan Kızılcı’ya plaketini Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç verdi. ADATÜB Başkanı Rifat Karabucak, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgut Yeşiloğlu’na; Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği Başkan Yardımcısı Özkan Kamiloğlu, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Bostan Budak’a; Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Aka Kaçar’a; UTK Başkanı Kemal Kaçmaz, Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mesut Akdamar adına Nihal Boşnak’a; UTK Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ateş, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Ercan Türktemel’e; Alican Yamanyılmaz, Ozan Özkanoğlu’na plaket takdim etti.
Editör: Barış Köksal