Prof. Dr. Gümürdülü, “kalın bağırsak” olarak isimlendirilen ve sindirim sisteminin son kısmında gelişen bir hastalık olan kolon kanserinin 40 yaşından önce daha az görüldüğüne dikkati çekti. 
Türkiye’de kolon kanserinin erkeklerde yüz binde 22,8, kadınlarda yüz binde 13,8 sıklığında görüldüğünü açıklayan Prof. Dr. Gümürdülü, diğer kanser türlerinde olduğu gibi kolon kanserinin de iyice büyümeden veya karaciğere sıçramadan belirti vermeyebileceğini hatırlattı. 
Gümürdülü, ortalama yaşam süresinin uzamasına paralel bu kanser türünde de artış gözlendiğini, ancak önlenebilir nadir kanserlerden birinin de kalın bağırsak kanserleri olduğunu ifade ederek, kaygıya kapılmamak gerektiğini vurguladı. 
Prof. Dr. Gümürdülü, şunları söyledi: 
“Ortalama 1,5 metre uzunluğunda olan kalın bağırsak, ince bağırsaktan sonra gelen bir organdır. Kolonda yer alan hücrelerde başlayan bu kanser türünde erken tanı oldukça önemlidir. Aksi halde kanser yakın organlara, lenf bezlerine ve kan dolaşımı yoluyla karaciğer, akciğer ve diğer organlara yayılabilir.” 
Prof.Dr. Gümürdülü, erken teşhis olması durumunda kolon kanserinin tedavisinin mümkün olabileceğini belirterek, “Bu nedenle 40-45 yaş üstündeki kişiler takip edilmelidir. Kolon kanseri riski olan bireyler erken tarama programına alınmalıdır” dedi. 

"Yaşam tarzı önemli" 
Kesin bir sebebi bilinmemekle birlikte; yaşam tarzı, çevresel etkenler ile kalıtsal etkenlerin kolon kanserinin gelişmesinde etkili olduğunu ifade eden Gümürdülü, hastalığın risk faktörlerini, “Aşırı kilolar, fiziksel olarak aktif olmamak, fazla miktarda işlenmiş gıda veya kırmızı et tüketmek, alkol ve sigara kullanmak, ileri yaş, ailede kanser öyküsü bulunması, kimi genetik hastalıklar” şeklinde sıraladı. 
Prof.Dr. Gümürdülü, hastalığın en sık görülen belirtileri hakkında şu bilgileri verdi: 
“Bağırsak alışkanlıklarında ishal-kabızlık gibi değişiklikler meydana gelebilir. Bu değişikliklerin birkaç günden uzun sürmesine dikkat edilmelidir. Bağırsakta tam boşalmama hissi önemli bir bulgudur. Dışkıda kan veya dışkı renginde koyulaşma; karında şişkinlik, kramp tarzında ağrı veya gaz şikayetleri hafife alınmamalıdır. Sürekli yorgunluk hali ve bilinen bir neden olmadan kilo kayıpları da gözden uzak tutulmamalıdır.” 
Ailesinde kolon kanseri öyküsü veya şikayeti olmayanların sağlıklı kişilerin 40-45 yaşından sonra en azından 10 yılda bir kolonoskopi taramasından geçmesini öneren Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, kendi kendine geçmeyen, genetik özellik taşıyan poliplerin de kolon kanserine neden olabileceğini vurguladı. 
Başlangıçta iyi huylu olarak başlayan poliplerin genellikle kansere dönüştükten sonra belirti vermeye başladığını anlatan Prof. Dr. Gümürdülü, tarama kolonoskopileri sırasında kalın bağırsakta polip görüldüğünde kanser olmadan alınarak hastalığın tedavi edilebildiğini ve kanser gelişiminin önlendiğini kaydetti. Zamanında tespit edilirse önlenebilir tek kanserin sindirim sistemi kanserleri olduğunun altını çizdi. 
Kanserlerin büyük bir çoğunluğunun geliştiği poliplere dikkat etmek gerektiğinin altını çizen Gümürdülü, genç nüfusta yüzde 10-15 civarında olan polipler görülme oranının 50 yaş sonrasında daha da arttığını aktardı. 
Birinci derece yakınlarından kolon kanseri olan ve tetkiklerinde polip tespit edilen hastaların risk grubunu oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Gümürdülü, posalı gıdalarla beslenmek, sigara kullanmamak gibi bağırsak hareketlerini düzene sokan tutumların poliplerin oluşumunu engellemede önemli rol oynadığını belirtti. 
Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, kolon kanserinin erkeklerde prostat ve akciğer kanserinden sonra üçüncü sırada, kadınlarda meme kanserinden sonra ikinci sırada görüldüğünü sözlerine ekledi. 

Editör: Barış Köksal