Sonsuz mutluluk yeminlerinin ardından umulanın bulunamadığını söyleyen Baş, 'evet'in altında yatan anlamlar hakkında bilgiler verdi. 

Sadakatin fiziksel ve duygusal anlamda kişinin tek eşli olması olarak tanımlayan Hande Nacar Baş, “Çiftlerin beraber yaşamaya alışma süreci sancılı geçebilir. Birbirinin farklı yönünü tanımaya başlayan çiftlerin, evlenmeden önce heyecan duydukları çoğu duygu ve davranışlar evlilik sonrasında kendini alışkanlığa bırakabilir. Birbirlerine karşı hissettikleri arzu da eskisi kadar yoğun olmayabilir. Çünkü kadın her zaman bakımlı, erkek her zaman çekici değildir evin içinde. Yalnız evlilik, akşam pijamasıyla karşınızda oturan partnerinize karşı tutkunuzu devam ettirme sözüdür. Dış dünyaya duvar örmeniz ve hem kalbiniz hem de bedeninizle kendinizi tek insana adamanızdır. Aksi takdirde evliliğin güven halkası kırılmış olur” diye konuştu. 

Aşkı canlı tutma sözüdür 

Psikolog Baş, yatırım yapılmayan hiçbir ilişkinin canlı kalamayacağını kaydederek, “Evlilik de yatırımlar ile ayakta kalır. Çiftleri evlilik kararına götüren duygulardır. Duygulara yatırım yapmak ve kişinin birbirine duyduğu sevgiyi arttırmak için çaba harcamak, mutlu ilişkinin anahtarı olacaktır. Sürprizler ihmal edilmemeli, flört imza atılmadan öncede kalmamalıdır” ifadelerini kullandı. 

Özellikle evliliğin ilk yıllarında çiftlerin arasında bir taht kavgası olduğunun görüldüğünü söyleyen Baş, “Bu kavgalar çoğunlukla kalp kırıcı sözleri ve küslükleri yanında getiriyor. Evliliğin en büyük düşmanı olan gurur, çiftlerin önce kendilerini düşünmelerine sebep oluyor. Birbirlerini cezalandırma isteklerini arttırıyor. Gururlarına yenilip yatakları ayırdıklarında ise yalnızlık hissi kalpleri kaplıyor. Gurur kapının öte yanında kalmazsa, egolar savaşıyor. Gurur, evliliğe olan inancı yok ediyor” şeklinde konuştu. 

"Benim ailem artık sensin demektir" 

Terapi odalarını ziyaret eden çiftlerin çoğunun aile olmakta zorlananlar olduğunu, kendi anne babalarından kopamayan çiftlerin, evlerinde de huzuru yakalayamadıklarını belirten Baş, her gün akşam yemek yemeye annesine gidenler, evde bir tartışmaya ailesini ortak edenler, evlensem de benim ailem annemle babam diye düşünenlerin yetişkin olmakta zorlanan bireyler olduğunu vurguladı. Baş, “Ailelerinin yetişkin egoları ile ayakları üzerinde durmayı aşılayamadığı ve çoğunlukla anne babalarına bağımlı bu bireyler, evet derken yetişkin olmaya da evet demeliler” dedi. 

Partnerlerin birbirini değiştirmeye çalışmasının, ilk başlarda fazlaca önemsenmese de zamanla kişinin özgüvenini sarsmaya başladığını ifade eden Baş, “İmza atarken partnerinizi, iyi-kötü, bütünüyle kabul edip, onu kendi olarak seveceğinize ve kararlarına saygı duyacağınıza evet diyorsunuz. Fiziksel görünüşünü beğenmeli, davranışlarını kabullenmeli, karakterini sevmelisiniz” diye konuştu. 

Hande Nacar Baş, evlenmeden önce saatlerce telefon başında birbirlerinin gün içerisinde yaşadıklarını, anılarını, aile yaşantılarını dinleyen çiftlerin evlilik sonrası televizyon karşısında birbirlerine nasılsın demeyi ihmal etmeye başladıklarını söyledi. Sırf bu yüzden çiftlerin birbirlerinin duygularından, hayatlarından haberdar olmadıklarını belirten Baş, “Bu da ani öfke patlamalarının, birbirlerinden uzak hayatların sebebi olabiliyor. Her çift her gün mutlaka birbirleri sohbet edecekleri zaman oluşturmalı. Gün içerisinde birbirlerinin sesini birkaç saniye dahi olsa duymalılardır” dedi. 

"Zamanımı seninle paylaşacağım demektir" 

Birbirlerine zaman ayıran çiftlerin daha mutlu olduklarını kaydeden Hande Nacar Baş, şunları söyledi: 
“Evlilik sonrası boş zamanların ayrı geçirilmemesi, en azından beraber paylaşılacak bir etkinlik edinilmesi gerektiğini düşünüyorum. Beraber yürüyüş yapmak, beraber yemek hazırlamak ya da beraber yeni bir müzik aleti öğrenmek. Çiftler beraber etkinlik yapıp kaliteli zaman geçirebiliyorsa evlilik daha mutlu ilerliyor. Bir evlilikte en tehlikeli durum maddi bütünlüğün olmamasıdır. Geçmişten bugüne para yüzünden nice kardeşler düşman olmuş, nice dostluklar yok olmuştur. Evin içinde maddi bütünlüğün olmadığı evliliklerde samimiyet kaybolur, evin içinde tek ruh, tek beden, tek akıl yerini iki insana bırakır. Her ilişki kendi dinamiği ile vardır, yalnız maddi birliğin olmadığı ilişkilerde bir taraf muhakkak kendini eksik hissetmekten alıkoyamaz. Evlilik uzun bir yolculuk. Hayatın tatlı yanı kadar acı yanı da çoktur. Hastalıklarda, yaşanan yaslarda, başarısızlıklarda, hatalarda; evleneceğiniz insana sonsuz saygı sözü veriyorsunuz. Şefkatle kucaklama, sabır ve itina ile yaklaşma, acısını paylaşma yemini ediyorsunuz. Evlilik iyi günde kötü günde birbirinin yanında olma sözüdür. İnsanlar kötü gününde dost olur. Eş olmak ise dost olmayı içinde gizler.” 

Evliliğin, “ben istiyorum”ların “biz istiyoruz”a dönüşmesi olarak tanımlayan Psikolog Hande Nacar Baş, huzurlu bir ailesi olanların kendilerini, dünyanın en şanslı insanı olarak hissetmelerinin normal olduğunu belirtti. 

Editör: Barış Köksal