Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzarekeci Ömer Çelik, özgün dünyanın bölgedeki insanların demokrasi isteğine yeterince cevap vermemesi, Mısır örneğinde olduğu gibi tam tersine darbeyi destekleyen tutum sergilenmesi yüzünden Suriye gibi yerlerde çok acı sonuçlar doğurduğunu söyledi. Çelik, "Temel hak ve özgünlüklerin küreselleşmesinden bahsediyoruz ama bugün bu değerler Suriye ve bir çok mazlum coğrafyalar söz konusu olduğunda maalesef hiçbir şekilde hayata geçmiyor" dedi. Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzarekeci Ömer Çelik, Adana’nın Kozan ilçesinde partisinin ilçe teşkilatını ziyaret ederek 17 Nisan’da gerçekleşecek olan referandum çalışmaları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adana’yı ziyareti ile ilgili istişarede bulundu. AK Parti Kozan İlçe Başkanı Veli Gelebek ve parti yönetimi tarafından karşılanan Bakan Çelik’e AK Parti Adana İl Başkanı Fikret Yeni de eşlik etti.
 
“Vatandaşın Görüşüne Başvurmak En Büyük Kuvvettir”

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Türkiye büyük bir demokratik olgunlukla fikirlerin rahatça tartışıldığı bir şekilde sandık başına gittiğini belirterek, "Çünkü vatandaşın görüşüne başvurmak, sonuç olarak vatandaşımızın ne dediğini dinlemek, sonuç olarak Türkiye’nin meseleleri hakkında vatandaşın tayin edişi hakkı var. Vatandaşın görüşüne başvurmak demokrasinin en büyük kuvvetidir” dedi.
 
“Suriye’de vatandaş sandıkla iktidar değiştirmek istedi ancak kan aktı”

Çevremizdeki ülkelerde yaşanan fakirliğin de, güvenlik sorunlarının da krizlerin sebebini de insanların sandıklardan uzak olmasından kaynaklandığını ve bunun en büyük örneğinin Suriye’de görüldüğünü kaydeden Bakan Ömer Çelik, "Suriye’de insanlar tek bir şey istiyorlardı. Tek bir sandık kurulsun sonuç olarak biz kendi Cumhurbaşkanımızı, kendi başbakanımızı hükümetimizi bu şekilde seçelim istiyorlardı. Ve esasında halkların istediği de buydu. Kederin gerçekleştiği yerlerde Suriye’de, Libya’da bu insanlar baskıdan bunalmışlardı. Sandık yolunda iktidarları değiştirmek istiyorlardı. Bunların çoğu barışçıl gösteri olarak başladı fakat bu barışçıl gösterilere o anki yönetimin şiddetle kan dökerek cevap vermesi barış olarak başlayan şeyi bugün bir kabusa dönüştürmüştür. Özgün dünyanın da bu insanların demokrasi isteğine yeterince cevap vermemesi, en son Mısır örneğinde olduğu gibi tam tersine darbeyi destekleyen tutum sergilenmesi maalesef bu bölgedeki halkların umutlarını, beklentilerini bir başka zamana ertelemiş oldu ama bu durumun Suriye gibi yerlerde bunun çok daha acı sonuçlar doğurduğunu görüyoruz” dedi.
 
“Esad’ın katliam rejimi yönettiğini baştan söylemiştik”

İdlib’de yaşanan kimyasal silahlı saldırıya değinen Bakan Çelik, “Bugünlerde İdlib’de olduğu gibi insanların kimyasal silahlarla öldürüldüğü bir tablo ile karşı karşıyayız. Esasında göz göre göre bu noktaya gelindi. İlk başta bu işler başladığında Esad için biz Türkiye olarak Esad’ın bir meşruiyeti kalmamıştır, bir katliam rejimi yönetiyor, bir katliam şebekesinin başıdır dediğimizde herkes tuttu Esad’dan sonra Esad giderse kim gelir, veya oraya DEAŞ mi yerleşir gibi bir takım bahaneler ürettiler. Olaylar ilerledikçe Esad oralara hem DEAŞ’ı hem de PYD’yi yerleştirdi. Esad’ın görevde kalma süresinin uzaması ve PYD terör örgütünün oradaki başka halklara kendisinden olmayan Türklere zulmetmesi Esad’ın çeşitli yerlerde PYD’yi kullanmasına, çeşitli yerlerde DEAŞ’i kullanarak kendisine güvenli bir hava oluşturmasına tanıklık edildi. Denildi ki o zaman Esad hava kuvvetlerini kullanırsa bu bizim kırmızı çizgimizdir. Kırmızı çizgi defalarca ihlal edildi Esad tarafından kendi hava kuvvetlerini kullanarak insanları öldürdü.

Arkasından denildi ki bu kimyasal silah kullanılırsa bu bizim kırmızı çizgimizdir denildi. O kırmızı çizgi defalarca ihlal etti Esad. İnsanları kimyasal silahlarla öldürdü. Bugün İngiltere Dışişleri Bakanı da bir değerlendirmede bulunmuş kendince 'O zaman Esad 2013’te Esad’ın kimyasal silahları kullandığı zaman O’na gereken cevabın verilmemesinin neticesidir bu' ama hatırlayın o zaman. Bu mültecilerin kendi topraklarından ölümden kaçan insanların kendi topraklarında korunması için bu fikir Cumhurbaşkanımız attı ortaya ilk defa. Desteklenmesini istedik ama bunun arkasında yeterince destek bulunamadı ve bu insanlar kendi yurtlarından kaçarak Türkiye’ye geldiler. Ayla bebekte olduğu gibi büyük mülteci dramları böyle. Bugün İdlib’den gelen görüntüler bütün insanlığın başını yere eğdirecek şekilde. Bu çağda küreselleşmeden bahsediyoruz, temel hak ve özgünlüklerin küreselleşmesinden bahsediyoruz ama bugün bu değerler Suriye ve bir çok mazlum coğrafyalar söz konusu olduğunda maalesef hiçbir şekilde hayata geçmiyor. Yine onlarca kınama mesajları var. Şimdi İdlib’deler dedikleri nedir kınıyoruz, gerçekçi bir çözüm bulunmalıdır” dedi.
 
“Bugün üç milyon insanı misafir ediyoruz”

Türkiye’nin mazlum ülkelerin dertlerine koştuğunu kaydeden Bakan Çelik, “Türkiye’nin güçlü olması, birlik ve dirlik içinde olması sadece Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan yurttaşlarımızın refahı, geleceği için değil etrafımızdaki mazlum coğrafyaların kaderi için de önemlidir. Çünkü buralara Türkiye’den başka koşturan, Türkiye’den başka gerçekçi bir şekilde sesini yükselten başka bir ülke yoktur. Etrafımızdaki bu çocukların milyonlarcasının Türkiye topraklarına alınması ve misafir edilmesi bugün açık bir tablodur. Bugün Türkiye Avrupa ülkelerinin nüfusunun yarısı kadar mülteci barındırıyor. Bu insanlar ölümden kaçtılar, bu insanlara kucak açmak bizim boynumuzun borcuydu. Biz bu insanları ölüme terk edemezdik. Bu arada Türkiye bugün üç milyon mülteciyi misafir ederken bir yandan da dünyanın en tehlikeli terör örgütlerinin saldırısına uğruyor, bu terör örgütleri ile de mücadele etmesini de biliyoruz” diye konuştu.
 
“FETÖ'cüler gidince ordumuz daha da güçlendi”

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ordudaki FETÖ terör örgütü üyelerinin ihraç edilmesi ile Türk ordusunun daha da güçlendiğini ifade eden Bakan Çelik, “Fettullahçı terör örgütü ile mücadele noktasında onlardan bir sürü kişi ordudan atılınca Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gittiğimde bana soruyorlar 'Siz bunları attınız ordudan. Ordunuz zayıflamadı mı?' diyorlar. Tam tersine ordumuz daha da kuvvetlendi. Bakın işte El Bab’a girdik. El Bab’a kadar DEAŞ ile olan mücadelemizin ne kadar büyük bir başarı ile gerçekleştirildi. Şehitler verdik, gazilerimiz var ama sonuç itibarı ile bu milletin güvenliği, bu devletin geleceği için bu fedakarlık ortaya koyuldu” şeklinde konuştu.
 
“Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes birinci sınıf vatandaştır”

Referandum sürecinde hem evet hem hayır hem de kararsız vatandaşlarının yanlarında olduklarını belirten Bakan Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes birinci sınıf vatandaştır. Siyasi görüşü ya da tercihi ne olursa olsun. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarını tercihinden dolayı bir CHP Milletvekilinin kafasının arkasındaki o halk karşıtı, demokrasi ve Cumhuriyet karşıtı görüşü ortaya koymasından olduğu gibi Denize Dökerim diyemez. Rejim tartışmasından bahsedenler onlar ama rejimin değiştirildiği 60 ihtilalinin arkasında onlar var. Sabırla ilerleyeceğiz, taş üstüne taş koyacağız. Önümüzde 12 gün gibi kısa bir süre kaldı. İnşallah Kozan’dan 7 Nisan’da Adana Sayın Cumhurbaşkanımızı karşılamak için çok büyük bir kalabalık bekliyoruz. İki safhalı bir çalışmamız olacak. Birincisi 7 Nisan’a kadar Sayın Cumhurbaşkanımızın Adana’ya gelişi, O’nu son derece güçlü bir şekilde karşılamak, Adana’ya teşrif ettiği zaman Adana’ya yakışır bir şekilde karşılamak, sonrasında da 16 Nisan’a kadar koşmak ve inşallah Kozan’da, Adana’da ve Türkiye’nin her yerinde sandıklara evet mührünü vurmaktır” dedi.
 
Editör: Barış Köksal